Haber: Eren EKİNCİ



Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen TEOG sınavının sonuçlarından kötü puan alarak bunalıma giren 13 yaşındaki genç kız, kendisini evinin banyosunda bornoza asarak canına kıydı. Türkiye Psikiyatri Derneği Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi Koordinatörü Dr. Hira Selma Kalkan, ailelerin çocuklarıyla daha fazla iletişim halinde olmaları gerektiğinin altını çizerek, çocuklarına olan sevgilerini eğitim başarısına göre kıyaslamamaları konusunda uyarılarda bulundu.

UZMAN Psikologlar, her çocuğun yeteneği, potansiyeli, birikimi, öğrenme ve algılama hızının birbirinden farklı olduğunu belirterek, ailelerin çocuklarına olan sevgilerini sınavlardan aldıkları yüksek puanlara göre kriter almamaları gerektiğini söylüyor. Medyada yer alan programların bir kısmının çocukların gelişimine ve ailelerin algılarına olumsuz etki bıraktığına değinen Türkiye Psikiyatri Derneği Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi Koordinatörü Dr. Hira Selma Kalkan, "Başarı okuldan ya da sınavlardan alınan puanlar olarak değerlendirilmemelidir. Ailelerin çocuklarına olan sevgisi yüksek sınav puanlarına indirilmemeli ve aileler çocuklarıyla yakın iletişim halinde olmalıdırlar. Gerçek başarı, vicdanlı, merhametli, çevresine karşı duyarlı ve saygılı çocuklar yetiştirmektir." diye konuştu.

MEDYANIN DA ETKİSİ VAR
Medyanın çocuk gelişiminde ve ailelerin algısında olumsuz etkiler bıraktığına değinen Dr. Kalkan, "Bu konuyu bir örnekle açıklayacak olursak günümüz televizyon kanallarında yer alan yarışma programlarında insanlar 3 gün içinde birbirleriyle çok iyi arkadaş olabiliyor ve 5'inci gün arkadaşı ile anında düşman olabiliyorlar. Hızlı duygu geçişleri yaşanıyor. Bu ve türevi programlarda, başarı ve kazanımlar için her yol mübahmış gibi gösteriliyor. Bir sürü insanı ezerek, çok iyi paralar elde etme yolunda bu durumu sıradan bir olguymuş gibi lanse ediyorlar. Yani sonuçta varılacak yere varılmışsa, gidilen yolda her şey yapılabilirmiş gibi bir algı bırakılıyor. Böyle bir ortamda çocuk büyütürken çok daha hassas olunması gerekiyor. Örnek veriyorum çocuk sınavından aldığı puan nedeniyle bir yeri kazanamadı diyelim, komşunun çocuğu da bu sınavda başarılı oldu. Aile de komşunun çocuğu ile kendi çocuğunu kıyaslıyor. Fakat bu durum çocuklarda olumsuz etkiler bırakıyor ve bu kıyaslamalar çocuklara zarar veriyor." diye konuştu.

"GERÇEK BAŞARI, VİCDANLI, MERHAMETLİ, SAYGILI VE DUYARLI ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEKTİR"
Ailelerin çocuklarına olan sevgisinin yüksek sınav puanlarına indirilmemesi gerektiğini söyleyen Dr. Kalkan, her çocuğun gelişim sürecinde farklı yetenekleri olabileceğine değindi. Ailelerin asıl hedeflerinin başarılı çocuklar değil, vicdanlı, merhametli ve duyarlı çocuklar yetiştirmek olmalı diyen Dr. Kalkan, Manisa'da bulunan kültür ve sanat merkezlerinin daha aktif kullanılması gerektiğini söyledi. Dr. Kalkan, şu açıklamalarda bulundu: "Ailelerin bu konuda daha duyarlı ve bilinçli olması gerekiyor. Çocuklar bu ve benzeri sınavlardan bugün başarı elde edemezse belki başka zaman elde edecektir. Hedef, başarı olmamalıdır. Başarı, okuldan alınan puan olarak değerlendirilmemelidir. Ailelerin çocuklarına olan sevgisi yüksek sınav puanlarına indirilmemeli ve aileler çocuklarıyla yakın iletişim halinde olmalıdırlar. Gerçek başarı, mutlu, vicdanlı, merhametli, çevresine karşı duyarlı ve saygılı çocuklar yetiştirmektir. Aileler çocuklarını başka çocuklar ile yarıştırmaktan ve ne kadar yüksek puan alırlarsa o kadar fazla sevilirler algısından vazgeçsinler. Çocuk için tek hedefin başarı olduğu belirtilmesin. Bazı çocukların saz çalmaya bazı çocukların ise top oynamaya yeteneği vardır. Çocuğunun neye yeteneği varsa o tarafa doğru yönlendirilmeli. Çocuğum illa doktor olsun, avukat olsun başka bir şey olmasın algısı yanlıştır. Belki de o çocuk başarılı bir sanatçı olabilir. Bunun içinde belediyeler ve diğer kurumlar çocukların bu yeteneklerini keşfedebilmeleri için kültür ve sanat merkezleri inşa etmeliler. Var olan merkezleri ise aktif olarak kullanmalılar."

İLETİŞİM ÇAĞININ İLETİŞİMSİZ İNSANLARIYIZ
Sosyal medyada fazla vakit harcayan aile bireylerinin çocuklarıyla yeterince ilgilenememesinden dolayı çocukların madde kullanımına, şiddete hatta intihara yönelebileceğine değinen Dr. Kalkan, ailelerin çocuklarıyla daha fazla iletişim halinde olmaları gerektiğini söyledi. İletişim çağı içerisinde insanların daha fazla iletişim kurmasını vurgulayan Dr. Kalkan, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Depresyon deyince insanların aklına genelde çok yorgun, bitkin ya da üzgün bir profil geliyor. Aslında böyle değil. Özellikle ergen depresyonları içerisinde öfke duygusu oldukça hakimdir. Bu durumlar beraberinde şiddete yönelimi, madde kullanımını ya da intihar vakalarını getirebilir. Aileler çocuklarında bu tarz öfke nöbetleri gördüklerinde ya bir uzman psikologla temasa geçebilir ya da çocukları ile yakın bir iletişime geçebilirler. Onu kontrol eden kişi değil onunla ilişki kuran kişi olmalıdır aileler. Ama bakıyorsunuz, anne sosyal medyada oyalanıyor, baba okey oynuyor. Ama çocuğu ile ilgilenemiyor. Sosyal medya kötüdür demiyorum, birçok faydalı tarafı var ama çok fazla sosyal medyanın dolaylı yoldan zararları olabileceğinden bahsediyorum. İletişim çağının iletişimsiz insanlarıyız. Bıçak,onu nasıl kullandığınıza bağlı olarakekmek de keser adam da öldürür. "
Editör: TE Bilişim