“Mevzu sanat değil; siz hala anlamadınız mı?” ifadeleriyle başlayan açıklama şöyle devam etti:
“Son günlerde Devlet Tiyatroları Genel Müdürü atamasının üzerinden bir tartışma yürütülüyor ve konu farklı zemine çekilmeye çalışılıyor. Yaşadıklarımız, sanatın her alanında yıllardır süregelen tahakkümün (hegemonyanın) somut bir tezahürü aslında. Kültürel Hegemonya nedir deseler, cevap olabilecek bir süreç. Toplumun parametreleriyle uyuşmayan, sol tandanslı ve yurtdışı bağlantılı; milletimizin değerlerini yok sayan ve kendisini bu toplumun “patronu” olarak gören kesim son yıllara kadar üniversiteleri, konservatuvarları, sivil toplum kuruluşlarını ve sanatsal mecraları kendi hegemonyasını güçlendirmek ve kabul ettirmek için adeta bir ‘araç’ olarak kullanmıştır.
“BU KESİM, ‘FARKLI SESLER’ ÇIKARILMASINI ASLA KABULLENEMİYOR”
Bu kesim; ipotekleri altında olduğunu düşündükleri tiyatro, resim, müzik, edebiyat gibi alanlarda söz söylenmesini, adım atılmasını, ‘farklı sesler’ çıkarılmasını asla kabullenemiyor. Onlara göre sanat sadece kendilerinin onay verdiği kalıplar içerisinde kaldığı ve onlara hizmet ettiği sürece sanattır. Yaşadığı toplumun değerlerine sahip olmayan, onları ifsad eden, topluma kendi karanlık dar çerçevesinden bakan hiçbir sanatçının, sanat akımının, anlayışın hedefine ulaşması, topluma bir şey söylemesi mümkün değildir.
“DİSNEY’E İKİ KELAM EDEMEYENLER…”
Tamer Karadağlı’nın Devlet Tiyatroları Genel Müdürü olarak atanması; ülkemizde 5. kol faaliyeti yürüten, kendinden olmayanı ötekileştiren, yok sayan günümüz dünyasının ‘bağnazları’ için bir turnusol işlevi gördü. Geçtiğimiz hafta Disney’in Atatürk dizisini yayınlamama kararına iki kelam edemeyen, dut yemiş bülbüle dönen ‘duyarlı’ (!) sanatçılarımız ve siyasetçilerimiz bugün Karadağlı’nın atamasını hep bir ağızdan eleştiriyor, fikir beyan ediyor... Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları mezunu olan; birçok sinema, tiyatro ve dizi projesinde yer alan bir sanatçımızın genel müdür olarak atanması bu kesimi neden rahatsız ediyor sizce?
“ASIL NİYETLERİNİ AÇIK EDİYORLAR”
Bu zihniyet sanatımızın ortasında kurmuş olduğu o küçük ve kokuşmuş kabile devletini yaşatmaya çalışmakta. Kabilelerinden olmadığı sürece, onların ve küresel ortaklarının çıkarlarına hizmet etmediği sürece ne bir sanatçının ne de bir sanat eserinin bu kesimin gözünde bir değeri yoktur. ‘Mevzu sanat değil siz hala anlamadınız mı?’ diye bağırıyorlar aslında: Asıl niyetlerini açık ediyorlar. Yani konu tiyatro, sanat, sanatçı veya sanatsal bir başarı değil. Onlar için konu; yıllardır sürdürdükleri tahakkümün, kabile anlayışlarının sarsılması…
“YENİ GÖREVİNDE BAŞARILAR DİLİYORUM”
Onlar ne derse desin; biz milletimizin sesine kulak vermeyle, değerlerini yüceltmeyle, anlatmak istediğini ‘dünyaya anlatmakla’ ve hakikati söylemekle mükellefiz… Ahmet Hamdi Tanpınar: “Cedlerimiz inşa etmiyorlar, ibadet ediyorlardı. Maddeye geçmesini ısrarla istedikleri bir ruh ve imanları vardı. Taş, ellerinde canlanıyor, bir ruh parçası kesiliyordu.” derken aslında bu toplumun sanata ne denli önem verdiğini de özetliyor.
Sanatına ruhunu katan, bir inanmışlıkla icra eden geçmişimizden bir nebze de olsa ders almış olsak bugün çok daha derinlikli bir sanat anlayışına sahip olurduk şüphesiz…
Bu vesile ile ülkemizin köklü kurumlarından olan Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne atanan Tamer Karadağlı’yı tebrik ediyor, yeni görevinde başarılar diliyorum…” Özkan ÇELİK