Benim aile lakabım “Müftlüler”dir. Hala daha Demirci’ye gittiğimde mahalle aralarına ya da pazara indiğimde yaşlı bir nine gözünü dikip, iyice inceledikten sonra “obbo! Sen Mühtülen (Müftülerin) Nacimin yosa” diye sormayı ihmal etmez. Sanırım tercümeye gerek yok bu soru Demirci’nin otantik halk ağzıyla söylenmiştir. Atalarımız Hoca Ahmet Yesevi’nin yolundan giden Horasan’dan Anadolu’ya ilim ve İslam’ı öğretmekle görevlendirilmiş Emir Mehmetlerdir. Büyük dedem İbrahim Hakkı Efendi, onun babası ve daha üstleri de hep müftü ve aynı zamanda müderris oldukları için Müftüler diye anılmışlar. Hem de öyle sıradan din adamı değildiler, en büyük hocalardan, Mısır’da, Bursa’da, İstanbul’da yüksek medreselerde yetişmiş, ünlü alimlerden icazet almış bugünkü literatüre göre alim, ilahiyat profesörü düzeylerinde olan kişilerdiler.
Müftü İbrahim Hakkı Efendi Ankara Müftüsü Börekçizade Rifat Efendi ve Ankara ulemasının hazırlayıp Mustafa Kemal’e arz ettikleri, milli mücadelenin cihat sayılacağına dair fetvasını Anadolu’da ilk tasdik eden müftülerden biridir. Soyadı kanunu çıktığında henüz hayattaydı, oğulları dedem ve amcam Müftüler soyadı almak istediklerini söylüyorlar. O yattığı yerden karşı çıkıyor, “herkes müftü olabilir o bir ayrıcalık değil, biz akıncılarız, hem de ben Demirci Akıncıları reisi İbrahim Ethem’in kaymakam vekiliyim, Akıncı olsun” diyor. Ancak o soyadının Atatürk tarafından İbrahim Ethem beye verildiğini öğrendiklerinde ona olan hürmetlerinden “Akın” olarak tescil ettiriyorlar.
Bunları niye bu kadar ayrıntılı anlattım? Efendim meğer İbrahim Hakkı Efendi ne kadar haklıymış, herkes müftü olabilirmiş. Oturduğu makamın hakkını veremeyen, ırkçı, yobaz, dini anlayamamış, yaptığının müşriklik olduğunun, haram kılınan gıybet olduğunun farkına bile varamayacak cüheladan da müftü olabiliyormuş. Geçmişimi, atalarımı bu kadar ayrıntılı anlattım ki; “Keşke Yunan kazansaydı” diyebilecek kadar alçalabilen bir zata muhabbet besleyen birileri çıkar da bu din bilmez, kitap bilmez müftü hakkında anlatacaklarımı dine karşıymışım, sözde müftü efendiye düşmanlık besliyormuşum diye iftira atamasınlar.
Şimdi gelelim sana sözde müftü efendi… Sen kimsin ki; yüzyıllarca Balkanlarda Ezan-ı Muhammediyi semalarda yankılandıran, bayrağımızı dalgalandıran, sınırlarımızı koruyan, İslam’ın bayraktarlığını yapan evladı fatihana iftira edersin? Sen bilmez misin ki; kim mümindir, kim münkirdir onu ancak yüce rabbim bilir? Sen kendini yüce Allah’ın yerine mi koyarsın ki; onun vereceği hükmü sen vermişsin? Bu Allah’a şirk koşmaktır, düpedüz müşrikliktir. Sen müftü falan olamazsın, bırak müftü olmayı Kocatepe camiinin otoparkına değnekçi bile olamazsın. Hiç olmazsa onlar bile yaptığının müşriklik olduğunu bilir. Bak bilmiyorsan öğren Nisa suresi 48 ayet ne diyor: Şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun (şirk) dışında kalanları dilediği kimse için bağışlar. Kim de Allah’a şirk koşarsa, hiç şüphesiz büyük bir günahla iftirada bulunmuş olur.
Sen biliyor musun ki; Yunanistan’da Batı Trakya ve doğu Makedonya’da Müslüman Türk halkı Yunan hükümetinin atadığı Müftüyü tanımazlar, ardında namaz kılmazlar. Kendi seçtikleri Müftüyü tanırlar ona inanırlar onun talimatlarına uyarlar. Bundan böyle 30 milyona yakın Balkan göçmeniyle Akçakocalılar ve gerçek müminler de senin müftülüğünü tanımasalar yeridir.
Bak müftü efendi ben o toprakları kendi arabamla karış karış gezdim. Selanik’ten, Dırama’ya, Gümülcine, İskeçe, Dedeağaç, Dimetoka ve daha birçok kente, kasabaya hatta nerede bir minare gördüysem o köye girdim, ecdat yadigarlarını gezdim, soydaşlarla kucaklaştım, dertleştim, kahvelerini içtim. Plakada TR görenler hemen gelip yanaştılar kimi ararsınız diye sordular. Beni de evladı fatihan torunu sandılar. Ne fark eder ki; Türk’üz ve Müslümanız kucaklaşmak için o yetiyor zaten. Haa! Şunu da söyleyeyim Batı Trakya mübadeleden muaf tutulmuş ama diğer bölgelerden Türk olmayan Müslümanlar da gelmiş mübadelede. Yunanca konuşan Müslüman Patriotlar, Pomaklar, Rumence konuşan Müslüman Ulahlar, Arnavutlar, Makedonlar da gelmişler, hem de sevinçle koşa koşa, hür ve Müslüman bir ülkeye gelmenin coşkusuyla. Hepsi kökleri farklı da olsa ne mutlu Türküm diyene diyerek gelmişler. Bizden de Rumların haricinde, öz be öz Ortodoks Türkler, Anadolu Ortodoksları, Karamanlılar, Gagavuzlar da oraya gitmişler. Onlarda hala Türkiye özlemi var torunlarına bile Türkçe öğretmişler, hatta Pontuslular bile Türkiye özlemi içindeler. Ben kulaklarımla duydum, gözlerimle gördüm.
Selanik’in orta yerinde kocaman bir cami vardır. Hamidiye camii ben gittim gördüm. Sen mutlaka görmemişsindir, görsen öyle abuk subuk konuşup gıybet yapmazdın. Ha! Bu arada şu din bilgini, tazele cahil demesinler. Gıybet de haramdır, iftira atmak büyük günahtır, öğren de gel. İşte o Hamidiye caminin senin aşağıladığın, Selanikli zengin Sebabataycıların bağışlarıyla yapıldığı söyleniyor. Ben bu Sebataycılık nedir bilmem, merak da etmem ama bildiğim tek şey Yahudi hahamların hışmına uğradığı, Padişaha şikayet edilerek yargılandığı ve Müslümanlığı seçtiğidir. Bağlılarının da Müslümanlığı seçerek dönme olarak adlandırıldıkları bilinmektedir. Ölümünden sonra tüm bağlıları karısı Ayşe’nin etrafında birleşerek Selanik’e göçmüşlerdir o tarihteki sayılarının 500 kadar olduğu söyleniyor. Müslüman kabul edildikleri için mübadelede onlar da Türkiye’ye gönderilmiş çoğunluğu da İzmir’e, İstanbul’a yerleşmişlerdir. 200 yılda çoğu karışıp kaybolmuştur, kalanlar ise birkaç bini geçmezler. Geçseler ne olacak? 50 bin, 100 bin olsalar ne olur? Sen tutmuşsun 30 milyon vatandaşımızın yüzde 90’ı dinsizdir diye iftira ediyorsun yazık sana. Senin gibi yobaz kafalılar, aklı biraz eksik ünlü bir hoca ve Soner Yalçın dışında kimse de nedir, ne değildir, diye araştırıp sormuyor.
Eyy! Şaban Soytekinoğlu, ataların belli ki soylarının tekin olduğunu ihsas ettirmek için bu soyadı almışlar. İster tekin olsun ister olmasın beni kimsenin soy kütüğü de, dini de, inancı da, etnisitesi de ilgilendirmez. Şimdi başka biri çıksa da Trabzon Araklı’dan mışsın, Pontuslu musun? Yoksa Hristiyan Gürcülerden misin? Diye sorsa gıybet yapmış olur mu, olmaz mı? Tabi ki olur, böyleleri çıktı da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’na Pontuslu denmedi mi?
Yazıklar olsun sana ve senin gibilere. Sizin yüzünüzden insanlarımız dinden soğuyor, Atatürk’ün kurduğu Diyanet teşkilatına güven azalıyor, gençler de deizme doğru kayış var. Bunu ben söylemiyorum, üniversitedeki hocalarınız söylüyor, bu vebal kimindir? Sadece senin değil tabi ki; Yunan perest fesli deli Kadir zihniyetinde olanlar, muhabbet besleyenler de var.
Benim ailemde, geçmişimde, köklerimde Selanik’ten kimse yok ama kız alıp vermekle hısım, akraba olduğumuz çok kimse var. Onlardan gayri on binlerce dostum kardeşten öte arkadaşım var. Kürt de, Çerkes de, Gürcü de, Laz da var biz birlikte Türkiye’yiz. Kalın sağlıcakla…