Aigai halkı kıyıya uzak, verimsiz, dağlık bu coğrafyada görkemli bir Hellen kenti kurmuş ve bu kenti 1000 yıl boyunca ayakta tutmuşlardır. Antik yazarların aktardığına göre Aigai, MÖ 2. binyıl sonlarında Yunanistan’dan Anadolu’ya göçmüş olan Aioller tarafından kurulmuştur. Bu halkın Anadolu’da yerleştiği bölge, Antik Çağ’da Aiolis olarak adlandırılmaktadır. Aigai’da yürütülen arkeolojik çalışmalar şimdilik, kentin kuruluşunun MÖ 8. yüzyıl sonlarında olduğunu göstermektedir. Aigai adının etimolojik olarak keçi ile olan bağı, kent sikkelerinde sıklıkla kullanılan keçi sembolü, epigrafik kanıtlar ve günümüzde hala temel üretim faaliyeti hayvancılık olan köyler barındıran Yunt Dağı’nın coğrafi yapısı; kent ekonomisinin MÖ 8. yüzyıldan itibaren hayvancılığa dayandığını göstermektedir. Özellikle keçi yetiştiriciliği ile ünlenen kentin Hellenistik Dönem’de de deri, dokuma ve kemik ürünler satmış olduğu anlaşılmaktadır. Ünlü kütüphanesinde parşömen kullanan ve parşömenin yaratıcısı olarak anılan Pergamon’un, parşömeni Aigailılara ürettirmiş olması ya da en azından hammaddesi olan deriyi, halkı çobanlıkla geçinen Aigai’dan almış olduğu düşünülmektedir.
Bouleuterion (Meclis Binası)
Bouleuterion’a ilişkin ilk veriler, Pergamon kazı ekibi üyelerinin 1886 yılında kentte yaptıkları araştırmalarda elde edilmiştir. Bouleuterion yakınlarında belirlenen bir arşitrav bloğu üzerindeki yazıt Apollonidas oğlu Antiphanes’in Zeus Bollaios, Hestia Bollaia ve Demos’a (yurttaşlar topluluğu) bir bina adadığını göstermekteydi.