Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, afet tehlikesine karşı yerleşim alanlarının doğru seçilmesi ve yapılaşmaya gidilecek alanlardaki riskin belirlenmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü tarafından yerleşim alanları belirlenmeden önce mikrobölgeleme etütleri yapılarak alanın yapılaşmaya uygun olup olmadığı inceleniyor.
Deprem Sonrası Manisa’da Mikrobölgeleme Çalışması!
6 Şubat depremleri sonrası Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Malatya, Osmaniye Diyarbakır, Adana, Şanlıurfa, Kilis, Van, Erzurum, Manisa, Karabük, Düzce, Kocaeli, Bolu, Bingöl, Kayseri, Denizli, Burdur, Kütahya, Çorum, Kırşehir illerinde yaklaşık 200 bin hektarlık alanda mikrobölgeleme çalışmaları tamamlandı.
Heyelan ve Kaya Risk Bölgeleri Tespit Ediliyor
Aktif fay zonları üzerinde bulunan ve 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde de bin 700 yapının ağır hasar gördüğü Tunceli’de, 6 bin 200 hektarlık alanda mikrobölgeleme çalışmaları yürütülüyor. 8 noktada yapılan çalışmaların sonucunda, ilçelerdeki afet tehlikeleri belirleniyor. Heyelan ve kaya düşmesi riski olan bölgelerin sınırları tespit ediliyor.
Bakan Kurum: “Yapı stokunu da güçlendiriyoruz”
Bakan Kurum, “Afetlere dirençli şehirler için riskli bölgelerde mikrobölgeleme çalışmalarıyla güvenli yerleşim alanlarını belirliyoruz. Bir yandan da TOKİ ile yeni binalarla yapı stokumuzu güçlendiriyoruz” dedi.
Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü Yer Bilimsel Etüt Dairesi Başkanı Ayşe Çağlayan ise mikrobölgeleme etüt çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi:
“Özellikle yerleşim alanlarını etkileyen ve ülkemizde en önemli aktif fay zonları olarak bildiğimiz Kuzey Anadolu Fay Zonu, Doğu Anadolu Fay Zonu, Batı Anadolu Fay Zonları ile Diri Fay Haritası’nda belirtilen fayların etkilediği yerleşim alanlarında mikrobölgeleme etüt çalışmaları yürütüyoruz. Sondaj, jeofizik ve aktif faylara yönelik paleosismolojik çalışmaları ile pek çok farklı laboratuvarda yapılan çalışmalarla yerleşim alanlarındaki afet tehlikelerini belirliyoruz. Bu sayede yerleşime uygun alanlar ile uygun olmayan alanların sınırlarını net olarak tespit etmiş oluyoruz.”