JULİA GORDOS (GÖRDES)
Heyelan nedeniyle daha güneye, şimdiki bulunduğu alana taşınan Gördes ilçesinin bulunduğu eski yerleşim alanın altındadır. Tarihi Hellenistik döneme kadar inen kentte, toprak yüzeyinde görünen kalıntı yoktur. Seleukhos, Bergama ve Roma yönetimi altında kaldığı ve geç antik dönemde piskoposluk merkezi olduğu anlaşılmaktadır.
ARTEMİS MABEDİ
Paktolos (Sart Çayı) vadisinde yer alan Artemis Mabedi, İon tarzındaki en büyük mabetlerden biridir. Başlangıçta sadece Artemis’e ibadet edildiği anlaşılan tapınak, daha sonra doğu kısmı Zeus’a, batı kısmı Artemis’e ait olmak üzere ikiye ayrılmıştı. M.Ö. 4. yüzyılda yapılmış olan mabet M.S. 17 yılındaki depremde ve 3. yüzyıldaki sel baskınında hasar görmüş ve Romalılar tarafından onarılmıştır. Mabedin arka kısmında M.S. 400 yıllarına tarihlenen küçük bir kilise, batı tarafında ise M.Ö. 6.yüzyıla tarihlenen bir sunak bulunmaktadır.
Gediz (Hermos) Ovası'nda, Paktalos (Sart) Çayı Vadisi'nde, Bozdağ (Tmolos) Dağı'nın kuzey eteğindeki bir tepeye ve çevresine kurulmuştur. Akropol kesimi, ovadan 400 m yüksektedir.
HAMAM – GİMNAZYUM KOMPLEKSİ
İzmir – Ankara yolunun kuzey kıyısında mermerli cadde ve dükkanların arkasında yer almaktadır. M.S. 4. ve 5. yüzyılda kompleksin giriş avlusu olarak kullanıldığı anlaşılan ve mermer avlu adıyla anılan salondaki sütunlardan birinde bulunan kitabeden binanın, Roma İmparatoru Septimius Severus, eşi Julia Donna ve çocukları Caracalla ve Geta’ya adandığı anlaşılmaktadır. Sütunların çoğu sağlam durumda bulunan mermerli avlu, on yıl kadar süren bir çalışma sonrası restore edilmiş ve yapının görkemli bir bölümü ortaya çıkmıştır. Avlunun batı duvarında yer alan kemerli bir kapıyla hamam bölümüne geçilmektedir.
SAİTTAİ (SİDAS) ANTİK KENTİ (DEMİRCİ)
Demirci ilçesinin güneyinde, İcikler Köyü sınırları içinde ve köye yaklaşık 5 km mesafede bulunmaktadır. Henüz kazı yapılmamış olmakla birlikte toprak üstünde bulunan birçok mimari parça ile belirgin bir halde olup,önemli bir kent olduğu ve Roma döneminde imar gördüğü anlaşılmaktadır.
TEPE MEZARLIĞI ÖREN YERİ (AKHİSAR)
Akhisar ilçesinin üzerinde bulunduğu Antik Thyateira Kenti, geçmişi erken bronz çağ dönemine kadar inen bir kenttir. Antik çağda önemli dokumacılık merkezlerinden biri olan Thyateira, bölgedeki başlıca merkezlere ulaşımı sağlayan yolların kesiştiği bir noktada bulunması nedeniyle, askeri ve ticari açıdan da önemli bir kavşak oluşturmaktaydı. Halk arasında “Tepe Mezarlığı” adıyla anılan semtte yapılan kazılarda, Roma dönemine ait sütunlu bir cadde ile çeşitli mimari parçalar ve sikkeler bulunmuştur. Mevcut kalıntıların yanı sıra, Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait Ege Bölgesi’nde bulunan yedi kiliseden, Thyateira Kilisesi’nin bulunduğu yer olarak da inanç turizmi kapsamında ziyaret edilen önemli yerlerden biridir.
SARDES ANTİK KENTİ (SALİHLİ)
Lidya Devleti’nin başkenti olan Sardes Antik Kenti’nin kalıntıları Salihli İlçesi, Sart Kasabası’ndadır. Sart ve yöresinin 5000 yılı aşkın bir süredir çeşitli yerleşimlere sahne olduğu, Roma ve Bizans dönemlerinde de önemli bir yerleşim merkezi olduğu kazı çalışmalarından anlaşılmaktadır.
Tarihte devlet güvencesinde paranın ilk basıldığı yer olarak bilinen Lidya döneminin Sardes Kenti, tarım, hayvancılık, ticaret ve Paktolos (Sart ) Çayı’nda yapılan altın madenciliği sayesinde zengin bir kent olmuştu. M.Ö. 7. yüzyıldan başlayarak M.S. 7. yüzyıl erken Bizans dönemine kadar süren 14 yüzyıl boyunca Sardes gerek ulaşım, gerekse idari ve ticari bakımdan önemli bir kent olma özelliğini korumuştur. İncil’in Vahiy bölümünde, Hıristiyanlığın batıya yayılmasında önemli rol oynayan Batı Anadolu’daki yedi kiliseden biri olarak anılan Sardes, dini açıdan da ayrı bir öneme sahiptir.
AİGAİ ANTİK KENTİ (MANİSA-MERKEZ)
Manisa’ya yaklaşık 49 km mesafedeki Köseler Köyü yakınında bulunan ve Nemrut Kale adıyla anılan Aigai, Herodot’un bahsettiği Batı Anadolu’daki 12 Aiol kentinden biridir. Çevreye hakim bir konumdaki kayalık bir tepe üzerinde bulunan kentin tarihi, M.Ö. 8.yüzyıla kadar inmektedir. M.S. 17 yılındaki depremde büyük ölçüde hasar gördüğü ve onarım geçirdiği, Hellenistik dönemde ise önemli bir ticari merkez olduğu anlaşılan kentte 2004 yılından itibaren günümüze kadar kazı çalışmaları kapsamlı olarak yapılmaktadır. 2018 yılında ise özellikle Vomitorium’da (Tiyatro Giriş Binası) kazı calışmaları yapılmıştır. Kentin surları arazinin durumuna göre inşa edilmiştir. Surlar içinde üç katlı agora ve bu yapıyı taşıyan duvarlar, meclis binası, teras duvarlı stadyum, tiyatro ve Demeter Tapınağı gibi kalıntılar bulunmaktadır.
Antik Kentin Tarihçesi
Herodotos, Aigai’yi Aiollerin Aiolis bölgesinde kurduğu 12 kent arasında saymaktadır. Antik yazarlar Aiollerin bölgeye gelişlerinin M.Ö. 1100 tarihlerinde başladığını ileri sürseler de kazı sonuçları şimdilik kentin kuruluşunun M.Ö. 8. yüzyılın sonlarından daha erkene gitmediğini göstermektedir. Kentin adı Herodotos’ta Aigaiai (I.149), Polybius’ta Aigaieon (His. XXXIII.13) Tacitus’da Aegaeates (Tac.Ann. II.47),Plinius’da Aegaeae (Nat.His., V.32), kentin bastığı sikkelerde ise, Aigeaion, Aigaion ve Aigeon olarak geçmektedir. Kentin adını anan diğer antik yazarlardan Strabon (XIII.3.5), Pseudo Skylax (98), ve Plinius (Nat.His., V.121), bu yerleşimin deniz kıyısında değil, iç kısımda ve dağlık bölgede olduğunu vurgulamaktadır.
Kent, komşusu olan Temnos ile birlikte M.Ö. 547 yıllarında ortaya çıkan Pers egemenliğine karşı direnmiş ve bağımsızlığını korumuştur (Ksenophon, Hell. IV.8.5). Plutarkhos’un aktarımına göre (Them. 26) ünlü Atinalı devlet adamı Themistokles, Yunanistan’dan kaçıp Kyme’ye doğru gelirken, yolunu Aigai’ye çevirmiş ve orada kimseye görünmeden, yakın arkadaşı Nikagenes tarafından dostça karşılanmış ve misafir edilmiştir. Daha sonra da kadın kılığına girerek, bir çadır arabasında Susa’ya doğru yoluna devam etmiştir. Aigai, M.Ö. 5. yüzyılda, Attika-Delos Deniz Birliği’ne vergi vermeyen kentler arasında yer almaktadır.
Anadolu’da Pergamon Krallığı’nın güçlü rakibi olan Seleukos Krallığı’nın generali Akhaios komutasında başlattığı saldırılar (M.Ö. 220-218) sonucunda Aigai ve Aiolis kıyıları Pergamon Kralı Attalos I’in elinden alınmıştır. Kısa bir süre sonra Antiokos III’e karşı ayaklanan Akhaios’un öldürülmesi ile (M.Ö. 216) Aigai ve çevresi yeniden Pergamon Krallığı’na katılmıştır. Polybius’un aktarımına göre (His. XXXIII.13), Bithynia kralı Prusias II ile Attalos II arasında gerçekleşen bir savaşta Aigai, Prusias II’nin ordusu tarafından tahrip edilmiştir (M.Ö. 156-154). Prusias II, savaş sonrasında yapılan barış antlaşması gereğince, tahrip etiği kentlere 100 talent ödemek zorunda kalmıştır (Polybius, His. 33.13.8).
Kent bu tarihten itibaren, muhtemelen Pergamon Krallığı’nın da desteğiyle, bölgede ekonomik ve kültürel bir çekim merkezi olmuş, Tiyatro, Kent Meclisi Binası (Bouleuterion) ve Agora gibi görkemli yapılarla donatılmıştır. Attalos III, M.Ö. 133 yılında, ölümünden önce, akılcı bir politik karar ile Pergamon Krallığı’nı Roma İmparatorluğu’na bağışlamıştır. Bu tarihten sonra Aigai varlığını Roma hâkimiyeti altında sürdürmüştürHellenistik Dönem’in başlarından itibaren Pergamon ile sürdürülen yakın ilişki, Roma Dönemi’nde de devam etmiştir. Aigai’de Roma yönetimine ilişkin en erken bilgi M.Ö. 1. yüzyıla aittir. Roma İmparatoru Ceasar’ın güvenilir bir adamı ve yakın dostu olan Prokonsül Publius Servilius Isauricus, Asya Valisi olarak görev yaptığı sırada (M.Ö. 46-44) kente ve buradaki Apollon Khresterios Tapınağı’na önemli yardımlarda bulunmuştur. Aigai’de ele geçen bir heykel kaidesinin üzerindeki yazıtta, Publius Servilius Isauricus, yardımları nedeniyle Aigai’de onurlandırılmıştır. 17 yılında bölgede meydana gelen şiddetli depremin yerle bir ettiği kentler arasında Aigai de yer almaktadır. Tacitus (Tac.Ann. II.47) tarafından da sözü edilen bu depremin yaraları İmparator Tiberius’un cömert yardımlarıyla sarılmış ve depremden zarar gören kentler şükran ifadesi olarak İtalya’da imparatorun bir heykelini dikmişlerdi.
Aigai antik kentindeki yerleşim 3. yüzyılın sonlarına doğru terk edilmiştir. Got akınları ile ilişkili olduğunu düşündüğümüz bu terk ediliş döneminde kent tamamen, bilinçli olarak boşaltılmıştır. Kentte yerleşim tekrar 12. yüzyıl sonlarında başlamıştır. Bu döneme ait geç Bizans kale-iskânı 13. yüzyılın sonlarında Manisa ve çevresini ele geçiren Saruhanoğulları tarafından terke zorlanmış olmalıdır.