Geçtiğimiz yıl Mart ayı ortalarında ülkemizde ilk kez kovit19 ölüm vakası yaşandı. Ardında uluslararası pandemi süreci başladı, tam da bugünlerde Türkiye’de büyük çaplı kısıtlamalar başladı. Bundan ilk etkilenenler bizler olduk, yani 65 yaş üstü vatandaşlar. Bunda hata ettiklerini şimdilerde itiraf etseler de olan oldu, iki ayın üstünde hapisliğe mahkum olduk. En büyük zararım kilo almak ve hantallaşmak oldu ama zamanı değerlendirerek kendime de fırsat yaratmayı da fayda hanesine yazabiliriz.
Öncelikle daha çok araştırmaya, okumaya, yazmaya fırsat buldum. Sonrasında Dedelerimden, babamdan, hatta daha da eskisinden kalan fotoğrafları tarayıp bilgisayara naklettim. Tabi sadece fotoğraflar da değil; tarihi belgeler, hisse senetleri, mektuplar, poliçeler, diplomalar, kartvizitler ve daha birçok efemera niteliği taşıyan dokümanları bilgisayarıma depoladım. Bunların benim bilgisayarımda depolanması kimin ne işine yarayacaktı? Öyleyse bunların paylaşılması da lazımdı. Önce kendi sosyal medya hesabımda başkalarının da ilgisini çekebileceğini düşündüklerimi paylaştım. İlgi de gördü… Daha sonra eski fotoğrafların ve belgelerin paylaşıldığı üyesi olduğum guruplarda paylaştım.
Ancak dokümanların çoğunluğu Ata toprağım Demirci’ye aitti. Memlekete her gelen yenilikte öncü rol üstlenen büyüklerimiz her çağdaş adımda bunları bir fotoğraf karesiyle tespit etmeyi de alışkanlık haline getirmişler. Açılışlar, bayramlar, törenler, düğün, dernek, bağ gezmeleri, aile toplantıları, yaren buluşmaları, hıdrellez ve daha aklınıza ne kadar sosyal ve siyasal etkinlikler, hareketler geliyorsa, ilçeye gelen devlet büyükleri, hepsi birer fotoğraf karesiyle tespit edilmiş. Özellikle de Cumhuriyetin ilk yılları, hatta daha öncesine ilişkin resimlerle, çok partili siyasal hayata geçişteki hareketlilik hepsi tespit edilmiş. Bunların bir kısmının cam negatifleri belediyenin deposunda harap bir vaziyette bulunmuş, fotoğrafçı Ali Özkahraman dostumuz tarafından restore edilerek bir albüm halinde yayınlanmıştı. O tarihte Demirci’de açtığımız Atıf Akın kütüphanesinde sergilenen bazı resimler de albümde yer almıştı ama bunlar elimizdeki hazine değerindeki belge ve resimlerin çok küçük bir kısmıydı. Kim bilir, sandıklarda, dolaplarda, evlatları, torunları büyükşehirlere göçmüş, ahirete intikal etmiş, dedelerin, ninelerin kapıları sadece bayram günlerinde açılan evlerinin tozlu raflarında daha nice resimler olmalıydı. Bunların da gün yüzüne çıkarılması büyük bir hizmet olacaktı. Eski İstanbul, Ankara, Manisa fotoğrafları gibi gurupların üyesiydim. Elimdeki resimlerin bir kısmını buralarda paylaşıyordum. Neden Demirci’ye ait bir gurubumuz olmasın diye düşündüm ve “Eski Demirci Fotoğrafları ve Belgeleri” gurubunu kurdum. Kısa sürede büyüdük, bugün 6 bin dolayında üyeye ulaştı.
Tahmin ettiğim gibi binlerce resim ve belge çıktı ortaya. Başka kentlere, ülkelere göçmüş ailelerin çocukları, köklerini buldular, hiç tanımadıkları, yüzlerini bile görmedikleri kuzenlerini, akrabalarını tanıdılar, atalarının topraklarını, tarihini, geçmişini öğrendiler. Dahası kim kimdir, kimlerdendir, şimdi nerededir? Gibi sorulara cevaplar bulundu, akrabalar buluşturuldu, adresler, telefonlar teati edildi, çoğuna da bizler aracı olduk. 100 yıla yakın, belki de daha eski resimlerin çözümünde annem en yakın danışmanımdı, Demirci’de de arkadaşı Naciye Akpınar teyze çözümlemelerde yardımcı oluyordu. Ne yazık ki, her ikisi de çok kısa bir süre önce hakka kavuştular. Ruhları şad olsun. Şimdiki danışmanlarım Teyzem ve halalarım. Tabi bu gurubun en önemli yararlarından biri de bugün Egenin şarkı diye adlandırılan, geri kalmış, adeta büyük bir köye dönmüş ilçenin, geçmişinde ne kadar medeni, çağdaş, gelişmiş bir yer olduğu, insanlarının ne kadar ileri görüşlü ve aydın kişiler olduğunu yeni nesillerin görüp idrak etmiş olmasıdır. Hele pandemi sebebiyle talebenin çekildiği Demirci’de bugün sokaklar boş, esnaf can çekişir vaziyettedir. Bu sosyal medya gurubu Demirci’de yaşayan gençlerin gözünü açtığı gibi çoğunluğu dışarıda olan ve belki de Demirci’ye yolu hiç düşmemiş olan yeni nesillerin de ufkunu açmıştır. Bu bilinçlenme ileride ilçeye fayda getirir mi? Göreceğiz…
Tam yazımı tamamlamış son cümleleri bağlamak üzereydim ki; Yeni Asya gazetesi imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular’ın vefat haberi düştü telefonuma. Kendisiyle yakınlığım yoktu ama birkaç kez görüşmüşlüğüm vardı. Daha ziyade toplumsal ve siyasal olaylar karşısındaki ilkeli duruşuyla tanırdım kendisini. Onu, çevresindekileri ve fikriyatını tanımayan bazı kimseler belki de içlerinden “bırak şu Nurcuyu” diyorlardır. Desinler…
O, dindar gençlerimizin Demokrasi ve hürriyetlerden, Cumhuriyetin değerlerinden sapmasına fırsat vermemiştir. Onların, ırkçı faşist akımlara, bölücü akımlara, siyasal İslam'a, her ne taraftan olursa olsun terör ve darbeci zihniyete, meyletmelerine engel olmuş, demokrat çizgiden her ne surette olursa olsun sapmalarına izin vermemiştir. Hurafeler yerine bilimi önceleyen, İslam’ın demokrasiye ve bilime engel teşkil etmediğini söyleyen bir anlayışla yetişmelerine ön ayak olmuştur.
O, “Erbakan dururken niye Demirel’i destekliyorsunuz?” Diyenlere “ülkeye Halife seçmiyoruz, başbakan seçiyoruz. Kim adalete, hukuka, hürriyetlere, demokrasiye daha fazla kıymet veriyorsa, ülkeyi kalkındırmaya, halkını refah içinde ve özgür bir şekilde yaşatmaya gayret ediyorsa ve bu gücü varsa onun arkasında durmak hakkaniyete uygun düşer” diyen bir ekolün temsilcisiydi. O Ekol ki; bütün muhtıra ve darbelere karşı daima dik durmuş, mücadele etmiş, gazeteleri darbeciler tarafından birkaç kez kapatılmış gene de konuşan Türkiye, yasaksız Türkiye diyerek ülkeyi karış karış dolaşmaktan vaz geçmemiş, darbe anayasası oylamasında şeffaf zarflarda hayır oyu vermekten de kaçınmamıştır.
Bu direnç karşısında baskılara maruz kalmışlar, gene de yılmamışlar ama içlerinden bazıları koparak başka istikametlere yönelmişlerdir. Gücü, parayı sevenler, ticari ilişkilerinde avantaj sağlamak, devlette mevki, makam sahibi olmak ve iktidarın nimetlerinden yararlanmak isteyenlerin bir kısmı FETÖ’nün peşinde helak olmuşlar, iktidara yamananlar ise ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamamışlardır.
Mehmet Kutlular’a Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına, Yeni Asya okurlarına ve demokrat camiaya sabır ve başsağlığı dilerim. Onun yolunda yürüyenler umarım, siyasal İslam’a kıymet vermeyen, demokrasi, adalet hak ve hürriyetlere sahip çıkan, milliyetçi, medeniyetçi, hamleci, kalkınmacı ve yenilikçi çizgiden sapmadan bundan sonra da aynı yönde yürürler.
Kalın sağlıcakla…