Taş uzaktan gelmezse,
İhanet Bağdat’tan mı gelir?
Sırta saplanan kalleş bıçaklar,
Roma’lı Brütüs’ten mi kalmadır?
“Beraber yürüdük, bu yollarda.
Beraber ıslandık yağan yağmurda”
Şarkısını, kafa kafaya aynı mikrofona
Söyleyenler o vakit
Kakofoni olmadılar da,
Ahmet Davutoğlu’nun, davudi sesi şimdi
Neden kulak tırmalıyor?
Parti kuracağım diyen,
Davutoğlu ve dava kakofoni heyeti
Neden ihraç edilmeyi bekliyorlar?
Ak partiden ihraç edilirlerse,
Daha mı büyük bir kitle destek verecek?
Ya da daha büyük
Mağdur edebiyatı mı yapacaklar?
Siyaset, uzun zamandır " UZUN BIÇAKLARIN"
Gecesine hazırlanıyor!
Demirden bıçaklar.
Su verilmiş çelikten kılıçlar.
Doğrayacak bedenleri, başkaldırışlara!
Her zaman söylerim
DEMİR KAN KOKMAZ.
KAN DEMİR KOKAR!
Kanla öder bedelleri, bedenler.
kalem tutmamaya, doğranan elsiz kollar.
Başkaldırışlara ser'siz vücutlar.
Buzdan soğuk bir demir parçası götürür uzuvları.
DEMİR KAN KOKMAZ.
KAN DEMİR KOKAR.
Su verilerek yapılmış çelik ucunda
Bir tutam et.
Sonsuz suskunluğa, dilden bir parça.
Kan damlıyor toprağa!
Toprak susuz, toprak kana aç!
Nice yiğitler baş verdi bu topraklarda kılıçlara.
Lakin
Başkaldırışların sırrı hariç hiç konuşmadılar.
Satmadılar davalarını.
Dönmediler! Dönek olmadılar
DEMİR KAN KOKMAZ.
KAN DEMİR KOKAR.
Bu günlerde
Davutoğlu, sağdan.
Babacan, soldan sıkıştırıyor.
Bülbüller
Sıraya girmiş bahçede, “Gül “ uğruna beyhude savaşıyorlar.
Ak partililer;
GÜL’e sorma! O bilmez!
Aşk’ı, sevdayı, vefayı.
BAHÇELİ’ ye sor devletçiliği, ahdı-vefayı diyorlar.
İstanbul’dan
Ankara’ya taşınan saray!
Birçok dolabı dada yanında getirmiş.
Saray içi entrikaları, hiç bitmiyor.
Her daim taht savaşı var,
“ Beraber yürüdük biz yollarda,
Beraber ıslandık yağan yağmurda” diyenler şemsiye
Açmıyor!
“KILIÇLAR ÇEKİLDİ KININDAN,
YA BAŞ ALA!
YA BAŞ VERE!”
GECE UZUN, BIÇAKLAR UZUN!
KULLANILAN SİYASET DİLİ İSE HEPSİNDEN UZUN!