Türkiye, Diyarbakır ve Tekirdağ’da yaşanan kan donduran olaylar silsilesine kilitlenmiş durumda. Diyarbakır’da 21 Ağustos’ta kaybolmasının ardından olaydan 19 gün sonra dere yatağında cansız bedeni bulunan Narin Güran olayı herkesin yüreğini yakarken, birkaç gün önce de Tekirdağ’da 2 yaşındaki bebeğin istismara uğradığı ortaya çıktı.
Ülke genelinde kadın hakları platformları başta olmak üzere tüm STK temsilcileri, yaşananlara tepki göstermek amacıyla eylem yapıyor. Manisa’da da Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu ve Manisa Kadın Meclisi, 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda basın açıklaması yaptı.
Açıklamaya çok sayıda sivil toplum kuruluşu da destek verdi. Grup adına açıklamayı, Manisa Kadın Meclisi üyelerinden İdil Altun yaptı.
Altun açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Kadınlarımız ve minik yavrularımız kundaktaki bebelerimiz avuçlarımızın içerisinden kaybolup gidiyor. Bu canlar bu bedenler nereye gidiyor, kimler bunları bizden koparıyor, feryatlarına yetkililer kulak tıkadığı ve üç maymunu oynadıkları sürece biz kaybolan minik bedenler, tacize uğrayan yavrular için sesimizi yükseltmeyi sürdüreceğiz.
Diyarbakır’da 21 Ağustos’ta kaybolan Narin Güran’ın cansız bedeni bulundu. Tam 19 gündür hep birlikte Narin’e ne oldu diye soruyoruz. Küçücük kardeşimiz Narin’in cansız bedeni köye tam 1.5 kilometre mesafede bir derede çuval içinde bulundu. Her yeri MOBESE ile çevrili olan bir kentte, küçücük bir köyde tam 19 gün bulunamadı. Narin hayattayken bulunamaz mıydı? Elbette bulunabilirdi. Narin son görüldüğü saatle ailenin kayıp başvurusu yapması arasında 3 saat var. O 3 saatte neler oldu? Günlerce açıklamalar yapıldı. Adalet Bakanı ‘Titizlikle inceleniyor’ dedi. Spekülasyonlar oluyor dediler, yayın yasağı getirdiler. Ama bu yasak da sadece muhalif basına geldi, gerçekler ortaya çıksın isteyenlere geldi. Narin nerede diye bile sorulsun istemiyorlar. Tam 19 gün boyunca Narin ile birlikte adaleti de aradık biz. Adalet nerede diye sorduk aslında.
2 yaşındaki Sıla da cinsel istismar ve darp sonucu yaşam savaşı veriyor. Bakanlar Sıla’nın korunması için ne yaptı? Bu ülkede çocukların kaderi hep ölüm, hep eşitsizlik, şiddet mi olacak.
Ayda 1000 çocuğun kaybolduğu konuşuluyor. TÜİK 2016 yılından beri kaybolan çocukların verilerini açıklamıyor. Gerçekleri susarak ortadan kaldıramazsınız. Daha kaç çocuk Narin gibi hayattan koparılacak küçücük yaşta. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ne iş yapıyor? Bakanlığın görevi sadece ailelerin ne kadar kutsal olduğunu mu anlatmak? O ailelerde çocuklar neler yaşıyor sormaz mısınız? Biz size sorarız. Çocuklar öldürüldüğünde, bulunmadığında, istismara uğradığında niye görevinizi yapmadınız diye sorarız.
Çocuklar yere göğe sığdıramadığınız ailelerinizde anneleri ile birlikte öldürülüyor. Babaları tarafından öldürülüyorlar hem de.
Sokak hayvanları katlediliyor. Çuvallar içerisinde ölü köpekler bulunuyor. Şimdi biz nasıl inanalım çocukların korunduğuna. Nasıl inanalım Narin’i bulmak için titiz bir inceleme yapıldığına.
Nasıl ki kadın cinayetlerini durdurmak mümkünse çocukları da korumak mümkün. Nasıl ki 6284 seferberliği başlattıysak çocukları korumak için de mücadelemize devam edeceğiz.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu var, tıpkı 6284 gibi. Kanun etkin uygulansın ki çocuklar yaşasın, özgürce yaşayabilsin.
Lanzarote Sözleşmesi var, tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi. Uygulansın ki başka Narinler öldürülmesin.
Okullarda risk tarama formları uygulansın. Uygulansın ki çocuklar istismar edilmesin.
Çözüm uzakta değil. Sözleşme, yasa etkin uygulanırsa çocuklar yaşayacak. Eşitçe yaşayacak.
Narin de okula gidecekti. Olması gereken yer sınıfıydı. Bir çocuğa daha ne oldu diye sormak istemiyoruz. Sormamak için mücadele edeceğiz.
Görevinizi yapın, çocukları koruyun. Lanzarote Sözleşmesi'ni uygulayın.”