Ziraat Mühendisi Şenol Özkaya, et, süt, yumurta ve ekmek gibi temel gıdalara ilişkin kamuoyunda oluşan pahalılık algısının üreticiyi olumsuz etkilediğini ifade etti. Üreticinin kazanç sağlayamadığını ve bunun sonucunda Türkiye’nin hayvancılık ve tarımda giderek ithalata bağımlı hale geldiğini vurguladı.
“ÜRETİCİ PARA KAZANAMADIĞI İÇİN İTHALE AĞIRLIK VERİLDİ”
Üreticinin para kazanamadığı için ithale ağırlık verdiğini belirten Özkaya, şöyle konuştu:
“Son on yıldır büyükbaş hayvancılığımız ithale dayalı hale gelmiştir. Damızlık gebe düveler ithal olarak Avrupa ülkelerinden gelmekte, besilik erkek danalarda ağırlıkla güney Amerika ülkelerinden gelmektedir. Bunun sebebi, artan nüfusumuz et ihtiyacı, küçük aile işletmelerinin azalması, Büyükşehir kanunları ile köylerin mahalleye dönüşmesi ile hayvancılık alanının azalması, buzağı ölümlerini ve yem girdilerin pahalı olması ile üretici para kazanamayıp hayvancılığı bırakması sonucunda, ithale ağırlık verilmiştir. Artık Türk hayvancılığı ithalata dayalı bir yapıya büründü. Her yıl bu son denilip tekrar ithalat açılmaktadır. Bu koşullarda ithalat özelikle besilik danada mecbur gözükmektedir. Eğer ithalat olmasa şu an etin kilosu 1000 TL olurdu. Çünkü şu anda besilik dana bulmak oldukça zor durumda.”
“İTHAL BESİLİK DANA TEDARİKÇİSİ OLAN ET VE BALIK KURUMUNUN FİYAT POLİTİKASI ÜRETİCİYİ ZORA SOKMUŞTUR”
Et ve Balık Kurumu'nun ithal besilik dana fiyatlarının yüksek olmasının besiciyi daha da zorladığını vurgulayan Özkaya, “Önceki dönemlerde ithal besi danasını özel sektör canlı kilosunu 4 dolara getirirken, şimdi aynı danayı Et ve Balık kurumu 6,5 dolarla getirmesi ile zor durumda olan besici iyice çıkmaza girmiştir. Maliyet hesabı yapacak olursak, ithal canlı olarak 300 kg gelen bir hayvanın maliyeti 70 bin TL civarında oluyor, bu hayvan 6 ile 8 ay arasında beside kalıyor. Bu süre sonucunda karkars kesim ağırlığı 300- 350 kg arasında oluyor. Karkas, kemikli kesim fiyatı 330 TL/ kg ile hesapladığımız zaman toplam tutar 100 - 110 bin TL olmaktadır. Bu süre zarfında yem ve bakım gideri en az 30 bin TL civarında olur. Görülüyor ki besici tüm riskleri ortaya alarak ve sıfır kayıp ile ancak girdiği kapıdan çıkabiliyor. Burada besici Et ve Balık kurumunun yüksek fiyatı yüzünden para kazanamıyor belki zarar ediyor. Et ve Balık Kurumu bir an önce besiciye özel sektör fiyatından hayvan vermeli ya da özel sektöre ithalat izni vermelidir.”
“SÜT FİYATINI AŞAĞIYA ÇEKEN FİRMALAR TÜRK HAYVANCILIĞINA ZARAR VERİYOR”
Özkaya, sözlerine şöyle devam etti:
“Çiftlikler tek tek kapanıyor, süt veren inekler kesime gidiyor, çiftlikler ve ekipmanlar yerinde eskiyor. Bugünün maliyeti ile sütun litre fiyatı en az 23 TL olmalıdır, bunun altındaki fiyat ile çiftlikler her gün kan kaybeder sonra halkımız ithal süt veya süt tozundan yapılmış süt mamüllerini yüksek fiyattan almak zorunda kalır. Yem fiyatlarına son bir ayda yüzde 20 oranında zam gelirken, süt fiyatını aşağıya çekmeye çalışan firmaların olması, Türk hayvancılığa büyük zarardır”
“BUĞDAY FİYATLARINA BASKI ÇİFTÇİYİ ZORA SOKAR”
Buğday fiyatlarına yapılan baskıların ekmek üretim maliyetlerini dolaylı olarak etkilediğini ve çiftçilerin borç batağına sürüklendiğini ifade eden Özkaya, “Ekmek üretiminde tek hammadde buğdaydır. Ekmek fiyatına ne kadar baskı yaparsak dolaylı olarak buğday üreticimize zarar vermekteyiz. Çiftçimiz borç batağında, kredi ile işini çevirmekte, tarlasını ekmesi bile büyük fedakarlık iken bir de algı yaparak buğday fiyatlarına baskı çiftçiyi iyice zora sokar” dedi.
Özkaya, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Son yıllarda, tarım ve hayvancılık, ana işi bu olmayan büyük şirketler tarafından yapılmaya başlanmıştır. Bu firmalar şayet zarar ederlerse kapatıp başka sektörde faaliyetine devam edebiliyor, ama küçük aile işletmeleri zararda etse devam ediyor. Onun için küçük aile işletmelerine destek olunmalı, işlerinin devamı sağlanmalıdır. Çiftçinin moralini bozacak, kıracak açıklamalardan kaçınılmalıdır. Et, süt, buğday yetiştiricilerine değil, son ürün haline getiren işletmeciler ve tüccarlar iyi denetlenip, vatandaşın lehine takip edilmelidir.”