Türkiye’de gündem her zaman ki gibi sıcak. Doğal afetler bu ara gündemin ana maddesi. İstanbul’un yağışa teslim olması, İzmir’in dağlarının cayır cayır yanması. İstanbul’a yağan sağanak yağışın ardından oluşan görüntü aslında doğaya ne kadar ihanet ettiğimizi gösteriyor. Dün İstanbul’un Anadolu yakasına bir kez daha kuvvetli sağanak yağış yağdı. Yine alışagelmiş görüntüler vardı. İstanbul yağmura teslim bir görüntü veriyor. Ama bu görüntü yeni değil. Yani Ekrem İmamoğlu’na buradan eleştiri yapmak bana göre haksızlık. Ekrem İmamoğlu’nu savunmakta yanlış. Salı günü Sabah Gazetesi’nde Hıncal Uluç’un yazısını okumanızı tavsiye ederim. Ekrem İmamoğlu’nu eleştirelim derken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı daha da kuvvetlendiriliyorlar. AK Parti’ye yakın medyaya Hıncal Uluç yazdığı yazı ile resmen gazetecilik dersi vermiş. Tabi bu madalyonun bir yüzü. Diğer yüzü de Ekrem İmamoğlu’nun son yaptığı açıklamalar. Seçim atmosferinde herkesi kucaklayan, gülen profil yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Kendisine yapılan eleştirilere son günlerde verdiği yanıtlar sonrası bende acaba demeye başladım. ‘Boş konuşuyorlar’, ‘Herkes haddini Bilecek’… Bu başlıklar Ekrem İmamoğlu’nun son bir haftada medya kuruluşlarına yaptığı açıklamalardan. Ne oldu? Ne değişti? Ben sana oy vermeyeceğim diyen seçmenin evine gidip çayını içen başkan, koltuğa kavuştuktan sonra niye böyle tepkiler vermeye başladı. İstanbul’da yaşanan bir afet varken Bodrum’dan tatilden gelip daha sonra bir daha Bodrum’a dönmek ne kadar doğru. Öyle ya da böyle canı yanan bir esnaf var. Bana göre bu olay seçim sürecinde olsa Ekrem İmamoğlu 24 saat oradan ayrılmazdı. Bu soru işaretleri iler ki aylarda cevap bulur. Ama İktidara yakın basın kuruluşları da tabloyu görmeye başlamalılar. Ekrem İmamoğlu’nu kendi haline bırakınca zaten malzemeyi veriyor.
CİĞERLERİMİZ YANDI
Bir diğer konu da İzmir yangını. Belki de yazdıklarım afaki kalacak ama 2019 yılında 53 saatte bir yangını söndürmek Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın hedefleri ile örtüşmüyor. Bu yangın ile bu tür afetlere ne kadar hazırlıksız olduğumuz ortaya çıktı. Bu yüzden deprem olsun, yağmur olsun, yangın olsun, heyelan olsun…. Bu tür afetlerle ilgili biz gerekli önlemlerimizi alalım. Biz eşeğimizi sağlam kazığa bağlayalım. Artık tüm ülke olarak İzmir de yanan bölgeleri hep birlikte ağaçlandırmalıyız. Bu ülke hepimizin. Başka Türkiye yok.
HINCAL ULUÇ'UN YAZISI
En korkulan adam, Ekrem İmamoğlu.!
Dün sabah gazetemin sayfalarını çevirirken, yıllar önce izlediğim "Akbabanın Üç Günü" filmi geldi aklıma.. Daha doğrusu o filmdeki CIA departmanı..
Başroldeki Robert Redford'un çalıştığı bu daire elemanlarının yaptığı tek iş okumaktı. Dünyanın her ülkesinde yayınlanan her ama her şeyi okumak. Gazete, dergi, roman, hikaye, bilimsel makaleler, ders kitaplarına varıncaya dek her şey dikkatle okunuyor ve satır aralarından o ülkeyle ilgili çok önemli sonuçlar çıkarılıyordu.
Ne alakası var?.
Efendim şu?.
Bu daire CIA'de gerçekten varsa ve bizde yayınlanan her şeyi okuyorsa, hazırlayacağı raporda muhtemelen şöyle diyecek..
"Ülkeyi 17 yıldır yöneten AK Parti iktidarının en korktuğu, çekindiği insan, İstanbul'un yeni Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu. Onun liderliğindeki muhalefetin iktidarı ele geçireceğine inanıyorlar.." Neden?.
"Çünkü, iktidar sözcüleri, iktidar eğilimli gazeteler ve yorumcular, her ama her güne İmamoğlu ile başlıyor İmamoğlu ile bitiriyorlar.
Demek ondan fena halde korkuyorlar.. İstanbul'da, iktidarın en büyük silahı Binali Yıldırım'a 800 bin fark atan İmamoğlu'nun ülke genelinde de ayni başarıya ulaşmasını engellemek için her ama her gün, ona saldıran haber ve yorumlar yazıyor, söylüyorlar.." Dün sabah işe geleceğim, 10 gün aradan sonra.. Nasıl heyecanlı, nasıl neşeliyim..
Tatilin en güzel yanı işe dönüştür benim için.. İşe dönüş kalemime ve size kavuşmaktır çünkü.. Yaşam sebebim, yaşam gücümdür, her sabah sizinle buluşmak..
Gazetemi yaydım masama..
Baş sayfa İmamoğlu..
Çeviriyorum.. Tüm ama tüm köşe yazarları söyleşmiş gibi İmamoğlu yazmış. Öyle bir görüntü var ki, İmamoğlu olmasa gazete boş kalacak..
Oysa daha dün, lider, Başkan Erdoğan, Mevlana'yı, bilmezseniz, Sezen'i bilirsiniz..
"Dünle beraber gitti cancağzım, Ne kadar söz varsa düne ait Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.." Sanki 23 Haziran seçimi öncesi gibi dün baştan sona İmamoğlu yazmanın sebebi ne, peki?
İstanbul 100 yılda bir olacak bir yağmur afeti yaşamış.
Bazı semtleri sular basmış..
İmamoğlu da bayram tatilindeymiş..
Yani 100 yılda bir olacak Allahın Rahmeti'nin hesabı, 3 günlük başkandan mı sorulur, yoksa, ondan evvel bu kenti 17 yıl yöneten Kadir Topbaş'dan mı?.
El insaf?.
Yahu 17 yılda bu gazetede Kadir Topbaş hakkında çıkan haber ve yorumları toplayın..
Temmuz 1, Ağustos yarım, 1.5 aylık başkan İmamoğlu için yazılanların dörtte biri olmaz..
Arkadaşlar bu ne telaş?.
Bu yaptıklarınızla İmamoğlu'na sağladıklarınızı, tüm CHP, tüm Millet İttifakı gerçekleştiremez..
Seçimlerde 14 bin fark, niye tekrarda 800 bine çıktı?. Çünkü iktidar sözcüleri ve yandaşları öyle yanlış taktikle konuştular, yazdılar, adamı öyle mağdur duruma düşürdüler ki, hiç oy vermeyenler bile sandık başına koştu. İlk seçimde İmamoğlu'na vermeyenler bile ona oy attı.
Şimdi ayni hatayı fazlasıyla yapıyorsunuz..
İmamoğlu'nu bu kadar gündemde, hem de her gün, gündemin zirvesinde tutar, onu "Tek konu" yaparsanız, adını hiç duymayacak olanlar da duyar, duymakla kalmaz, ezberler..
Ezberlemekle de kalmaz, "Sen neymişsin ve İmamoğlu" demeye başlar!.
Sonra?.
Onu da siz düşünün!.