Hepimizin dilinde aynı sorular dönüyor: Nereye gidiyoruz? Bu gidişin sonu ne olacak? Günümüz dünyasında bu soruları sormamak elde değil.

Her geçen gün bir krizle daha yüzleşiyoruz: İklim değişikliği, yoksulluk, eşitsizlikler, savaşlar... Liste uzayıp gidiyor. Ama belki de en çarpıcı olan şu: İnsanlık, teknolojide ve bilimde zirveleri zorlayacak kadar ilerlerken, adalet, eşitlik ve insanlık onuru gibi temel değerlerde hâlâ tökezliyor.

Adalet, eşitlik, dayanışma. Bu kavramları hepimiz biliyoruz, ama onları ne kadar yaşıyor ya da yaşatıyoruz? Son yıllarda adaletin tanımı daraldı sanki. "Adalet, mahkeme salonlarında dağıtılır" anlayışına sıkışmış durumdayız. Halbuki adalet, sadece yargının işi değildir.

Adalet, bir çocuğun doğduğu coğrafyaya bakılmaksızın eğitim hakkına sahip olmasıdır. Bir kadının cinsiyeti yüzünden ayrımcılığa uğramaması, bir işçinin emeğinin karşılığını almasıdır. Kısacası, adalet hayatın her alanında hissedilmelidir.

**

Dijital çağ, insanlığa birçok kolaylık sundu. Artık bilgiye ulaşmak saniyeler alıyor; dünyanın bir ucundaki insanla konuşmak bir tık uzağımızda. Ama bu çağın bir bedeli var: İnsan olmanın özüyle bağlarımızın kopma riski.

Sosyal medyada "bağlı" olsak da, komşumuza selam vermeyi unuttuk. Dijital dünyada özgürlüğümüzü ilan ederken, başkalarının haklarına saygı göstermeyi ihmal ettik.

Teknoloji bize yakın olmayı vaat etti, ama aslında bizi yalnızlaştırıyor. En büyük tehlike de bu: Yalnızlaşmak. Çünkü insan, ancak diğer insanlarla anlam bulabilir. Birlikte düşünmek, birlikte üretmek, birlikte var olmak... İşte insana insan olmanın mutluluğunu yaşatan bunlardır.

**

Bu yalnızlaşmayı aşmanın yolu, dayanışmadan geçiyor. Dünyanın bu kadar sorunla boğuştuğu bir dönemde, el ele vermek bir seçenek değil, bir zorunluluktur. Bu krizler, aslında birer fırsat da olabilir. İklim değişikliği, göç, yoksulluk...

Bunların hepsi, insanlığın birbirine daha çok ihtiyaç duyduğunu hatırlatan işaretler. Biz bu işaretleri görmezden gelirsek, krizler büyüyecek. Ama birlikte hareket edersek, işte o zaman dünyayı değiştirebiliriz.

**

Hayal edin… Her çocuğun eşit eğitim aldığı, hiçbir kadının şiddet görmediği, daha adil, daha barışçıl bir dünya… Bu bir hayal değil, bir hedef olmalı. Bunun için bireylerin, şirketlerin, devletlerin ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliği yapması gerekiyor. Kimse bu sorumluluktan kaçamaz.

Belki de dünyanın en büyük sorusu şu: Biz insanlığımızı kaybetmeden bu dönüşümü başarabilecek miyiz? Ben inanıyorum, bu dönüşümü başarabiliriz.

Tarih boyunca insanlık, krizlerden hep güçlü bir şekilde çıktı. Bugün de başarabiliriz. Daha adil, daha eşit, daha insancıl bir dünya için el ele vermek zorundayız. Çünkü hiçbirimiz, hepimiz kadar güçlü değiliz.

Bugün verdiğimiz her karar, attığımız her adım, yarının dünyasını şekillendiriyor. Ve o dünya, dayanışma ile güçlenecek; adalet ve eşitlik ile yükselecek. Unutmayalım, hepimiz aynı gemideyiz. Birlikte mücadele edersek, geleceği kazanabiliriz.

Hadi o geleceği birlikte inşa edelim!