Merhaba sevgili okuyucular…
Bu satırları yazarken biraz içim buruktu. Çünkü Manisa’dan gelen haberler içimizi ısıtmak bir yana yüreğimizi buz gibi etti.
Bahar gelmişti güya… Çiçekler açacak, toprak bereketle dolacak, bağlar yeşerecekti. Ama olmadı!
Meğer doğanın bambaşka planları varmış. Manisa’da geçtiğimiz gece sıcaklık sıfırın altına düştü. O soğuk sadece havayı değil bağcının yüreğini de dondurdu.
Zirai don yaşandı. Dile kolay… On ilçede birden. Üzüm bağları sabaha karşı donla kaplandı… Çiftçinin emeği gecenin ayazında buz kesmiş!
Düşünebiliyor musunuz? Aylarca toprağını süren, budamasını yapan, her gün “İnşallah bu sene bereketli geçsin” diye dua eden çiftçi sabaha gözyaşlarıyla kalkıyor. Zarar görmüş emeğine bakıyor.
Ne desin ki çiftçi? “Kısmet değilmiş” deyip geçebiliyor mu insan emeklerine?
**
Manisa deyince herkesin aklına üzüm geliyor… Üzümün memleketidir Manisa!
Ama bu topraklarda sadece üzüm yetişmez. Umut yetişir, sabır yetişir, emek yetişir. Her salkım; bir evin erzağı, bir çocuğun okul masrafı, traktör borcunun taksididir.
Bu yüzden bir gecede yaşanan bu felaket aynı zamanda bir insanlık hikayesi…
Zirai don çiftçinin en büyük kabusu… Sabah her şey normal gözükürken, güneşin ilk ışıklarıyla yapraklar bir anda kararır. O an bütün yılın hevesi çekilir toprağın altına.
“Acaba kurtarabilir miyiz?” umuduyla su uygulaması yapanlar, dumanlama yapmaya çalışanlar da vardı ama yetmedi. Bu kadar ani, bu kadar sert olunca ne yazık ki elden pek bir şey gelmiyor…
Evet, bu işler dışarıdan kolay görünüyor. ‘E sigortası yok mu?’ diye soran da olur, ‘Neden tedbirini almamışlar?’ diyen de…
Ama işin içine girince anlarsınız; tarım böyle iş. Doğaya güvenirsin ama genelde sürprizleriyle gelir. Maalesef öyle bir tokadı var ki hangi tedbiri alırsan al çaresiz kalırsın.
O yüzden, üreticinin yalnız bırakılmaması gerek. Her geçen yıl daha da zorlaşıyor işler. İklim değişiyor, dengeler kayıyor. Doğa artık eski doğa değil. Ama çiftçi hâlâ aynı çiftçi…
Sabah ezanıyla uyanan, gün batarken tarlasından dönen, akşam çayını içip sabahını düşünen...
**
Şimdi yine gözler devlete, desteklere, sigortaya çevrildi. Ama hiçbir destek bu iç burukluğunu almaz. Çünkü mesele sadece ‘maddiyat’ değil.
Çiftçi üzümünü kaybedince emeğini kaybetmiş oluyor. Bir nevi her şey sil baştan…
Kentimizde yaşanan bu don olayı bizlere şunu hatırlattı: Tarım sadece tohum ekip ürün almak değildir…
Tarım bir ülkenin kalbi ise çiftçi o kalbin atan nabzıdır. Bu nabız zor şartlarda atmaya devam ediyorsa bence bir teşekkürden fazlasını hak ediyor!
Belki birkaç gün sonra bu olay etkisini yitirecek. Ama oradaki çiftçi aylarca bu zararla yaşayacak. Bir sene boyunca kayıp bir sezona razı gelecek…
Bu mesele hepimizin meselesi! Bu yüzden çiftçinin unutmayıp sesini duyurmaya devam edelim!