Merhaba sevgili okuyucular… Bugün sizlerle ‘hayatı kaçırmak’ kavramını konuşmak istiyorum…

Hepimiz hayatın bir parçası olduğumuzu söylüyoruz. Ama durup düşünün: Gerçekten hayatı mı yaşıyoruz, yoksa sadece alışkanlıklarımızın peşinden mi gidiyoruz?

Sabah kalkar kalkmaz telefonunuza baktığınız anı hatırlayın. Gözünüzü bile tam açmadan dünyaya yetişmeye çalışıyorsunuz: mesajlar, mailler, yapılacaklar listesi…

Henüz güne başlamadan, her şey üzerimize yıkılmış gibi hissediyoruz. Bir yere yetişmek, bir şeyleri tamamlamak zorundayız. Ama neden? Bu telaş, bizi gerçekten daha iyi bir yere mi götürüyor?

**

Hız çağında yaşıyoruz. Daha hızlı iletişim, daha hızlı yemek, daha hızlı çözümler… Ancak bu hız, bizi sadece yorgun ve boş bir hale getiriyor. Koşarken kaçırdıklarımız, kazandıklarımızdan daha kıymetli olabilir mi hiç düşündünüz mü?

Çocukken böyle değildik. Zamanın yavaş aktığını hissederdik. Bir kuşu izlemek, bir yaprağı incelemek ya da gökyüzüne dalmak bizi mutlu etmeye yeterdi. Şimdi, aynı anda birden fazla iş yapıyoruz ama hiçbirinden tatmin olmuyoruz. Çünkü ruhumuz, bu hız için yaratılmadı.

Hayatın anlamı hızda değil, durup fark ettiklerimizde gizli. Bir dostla oturup sadece susarak geçirilen dakikalar, bir kitabın sayfalarına dalıp kaybolduğunuz anlar, bir çiçeğin kokusunu içine çektiğiniz o kısa saniyeler… İşte bu anlar, gerçek bir yaşamın işaretleri. Ancak bu anları yakalamak için durmaya cesaret etmeliyiz.

**

Durmak, çoğu kişi için zayıflık gibi görünüyor. Çünkü durduğunuzda, peşinden koşturduğunuz şeylerin anlamsızlığını fark edebilirsiniz. Ancak bu farkındalık, insanı özgürleştirir. Hızla geçip giden bir dünyada, durup “Ben neredeyim? Ne istiyorum?” diye sormak kendimiz için yapabileceğimiz en iyi şey bence!

Bugün bir şey deneyin. Kendinize birkaç dakika ayırın ve hiçbir şey yapmayın. Elinizdeki telefonu bırakın, saatinize bakmayın, yapılacakları düşünmeyin. Sadece durun ve çevrenize bakın. Göreceksiniz, hayatın güzelliği tam da o sessiz anlarda gizli.

Hayatı sürekli bir yarış gibi yaşamak zorunda değilsiniz. Kazanmanız gereken bir ödül yok, çünkü bu bir yarış değil. Durup soluklanmak, hatta bazen geri çekilmek ilerlemekten daha kıymetlidir.

**

Unutmayın, hayat sizi bekliyor. Ama onu fark etmeniz için yavaşlamanız gerekiyor. Şimdi durun, derin bir nefes alın ve kendinize sorun: “Nereye bu kadar acele?”

Cevabı bulduğunuzda, o telaşın ağırlığından kurtulduğunuzu hissedeceksiniz. Ve belki de ilk kez, gerçekten yaşadığınızı anlayacaksınız!