Önceki gece Deniz Baykal'ı dinledim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile 7 Haziran seçimleri sonrası buluşmasının gerçek yüzünü anlattı. Gerçekten Baykal nesli tükenmeye yüz tutmuş, tecrübeli, siyasetin çemberinden geçmiş, harman yerinde dirgen yemiş, 12 Eylül ihtilalinde sürgüne gitmiş, demokrat, ön yargılarından kurtulmuş bir siyaset bilimci. Cumhurbaşkanı Erdoğan da CHP Antalya Milletvekili, geçici Meclis Başkanlığı yapacak Baykal'la 13 yıl tek başına giden iktidar sonrası çıkan tabloyu baş başa değerlendirmiş. Görüşme sonrası ortaya atılan iddialara da Deniz Baykal çok net cevaplar verdi. Seçim sürecinde iktidarın gitmesi yönünde çaba harcayan gazetecilerin sorularına Deniz Baykal ders verir gibi cevaplar verdi. Baykal, Erdoğan ile ne koalisyon ne de Meclis Başkanlığı için aralarında bir görüşme geçmediğini, yalnızca durum değerlendirmesi yaptıklarını anlattı. Baykal, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinin yadırganmasına da bir anlam veremediğini ifade etti. Ahmet Hakan'ın programında soru soran gazeteciler peşin hükümlü görüntü sundular. Utanmasalar yılların politikacısı Deniz Baykal'a "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında ne işin vardı?" diyecekler. Gerçekten, Erdoğan düşmanı gazeteci kimliğine bürünenler üşütmüşler kafayı. Manisa Akıl Hastanesi'nde ruh hallerinin düzelmesi için tedavi olmaları gerekiyor.
BAYKAL, DEMOGOJİLERE BOYUN EĞMEDİ
Deniz Baykal, soru soran gazetecilerin tavırlarına bir anlam veremediğini yüzlerine de söylese, onlar bildiklerini okumaya çalıştılar. Ama karşılarında demogojilere boyun eğmeyecek bir Deniz Baykal vardı. "Ülkenin yeni şartlarında benden görüş almak isteyen Cumhurbaşkanı ile görüştüm. Size ne oluyor?" diyecek hale geldi. Baykal, neden aday olduğunu da güzel açıkladı ve Meclis Başkanlığı'nda muhalefetin yakaladığı fırsatı iyi değerlendiremediğini, tarihi bir fırsatın parti menfaatlerini ön planda tutan MHP sayesinde kaçırıldığını söyledi. Ben, Deniz Baykal'ın TV'deki konuşmasının tekrarını izledim sahurda. Anladığım kadarıyla Baykal, Meclis Başkanlığı'nı son turda kazanma şansının yüksekliğine inanarak aday olmuş. Meclis Başkanlığı'nın bu devre önemli hal aldığına değinen Baykal seçilseydi durumun değişik olacağını, bugün artık Meclis Başkanı AK Partili İsmet Yılmaz olunca, Cumhurbaşkanı'nın koalisyon tavrının değiştiğini, erken seçimin tekrar gündeme oturduğunu anlıyorum. Ancak, Meclis Başkanlığı seçiminde CHP'nin gözden kaçırdığı bir taraf var. MHP neden sizinle birlikte hareket etsin? Oy tabanı belli, Milliyetçi seçmenin oyunu alan MHP, Meclis Başkanlığı'nda neden CHP ve HDP'nin kuyruğuna takılsın? CHP'nin bunu anlayamaması siyaset açısından üzücü. Sen, HDP'nin barajı aşma sevdasına takılan seçmenlerine kız, bırak MHP'yi. Efendim, "iktidar için, Cumhurbaşkanı için neler söylediler, neler?" diyebilirsiniz. Şimdi de "Meclis Başkanlığı'nı MHP ikram etti AK Parti'ye" diye kızabilir, söylenebilirsiniz. CHP hala siyasetin kurallarını öğrenemeyen bir kadro ile yönetiliyor. İkiniz birbirinize danışmadan Meclis Başkanlığı'na aday çıkarırsanız, olacağı bu.
BUGÜN GELİNEN NOKTA
Bugün gelinen nokta ne? Meclis Başkanı, AK Partili İsmet Yılmaz. Peki, hükümeti kim kuracak? AK Partili Ahmet Davutoğlu. Tabi, kurmak isterse. Yoksa seçimi yenileme yönünde Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi düşüncesi varsa, koalisyon hükümeti seçim için kurulur. Bu da AK Parti-MHP koalisyonu olabilir. Ben, bugünkü tabloya geleceğimizi düşünmemiştim. Haber Türk Gazetesi yazarı Fehmi Koru gibi halkın tercihi göz önüne alınarak AK Parti-CHP veya AK Parti-MHP koalisyonu kurulup en az iki yıl süre ülkeyi yönetmek yolunu seçerler düşüncesindeyim. Ancak bu olmayacak gibi görünüyor. Gerçi, Demirel'in bir sözünü de unutmayalım, "Doğmamış çocuğa don biçilmez".
BU OYUN BOZULMAZ MI?
Evet, Cumhurbaşkanı, Davutoğlu'na hükümeti kurma görevini vermedi, Kırkpınar güreşlerindeki gibi başpehlivanlar ortaya çıkmadı. El ense çekerek birbirlerini yoklamadılar. Bakarsınız Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ile anlaşır. Siyasette "Olma olmaz" diye bir şey yok. Yüzde 60 muhalefet bloğu çatladı mı? Çatladı. Meclis'te yeni seçilen Milletvekilleri'nin durumu ortada. Erken seçime AK Parti'nin dışında kimse gitmek istemiyor. CHP ve MHP, AK Parti'nin bu oyununu bozamaz mı? Bence bozma şansını kullanmalı. Nasıl mı?
Ben, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu veya MHP Genel Başkanı Bahçeli olsam, 7 Haziran seçimi sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sonuçları beğenmeyip, ince bir politika ile seçimleri yenileyip, AK Parti'yi tek başına iktidara taşıma yoluna gideceğini anlasam, ne yaparım? Belki, yazacaklarım uçuk ve gerçekten uzak görülebilir. Benim ki siyaset oyununa değişik modelle yaklaşmaktır. CHP ve MHP bugüne kadar kırmızı çizgiler ve şartlar ortaya koyarak AK Parti'yi sıkıştırmaya çalışmıyor mu? Çalışıyor. Hakları mı? Hakları. Karşı tarafın seçim kozu elinde olunca koalisyon kurmak mümkün mü? Bugünkü şartlarda görülmüyor. AK Parti seçim tamtamlarını çalmaya başladı.
O zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni hükümeti kurma görevini Davutoğlu'na verdiğinde ilk durak CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu değil mi? İşte, ben Kılıçdaroğlu olsam, "Davutoğlu hükümeti birlikte kuralım" dediğinde O'nu şaşırtarak tavır takınırım. Davutoğlu'na, "7 Haziran günü sandığa yansıyan Milli İrade'ye göre hareket edelim, sınırımızda Suriye'nin durumu ortada. Bugüne kadar söylediklerimden vazgeçiyorum. Şartlarımda Cumhurbaşkanı yok, kırmızı çizgiler de yok, adil şartlarda hükümeti beraber kurnaya hazırım" dese, ne olur? Davutoğlu bu koalisyonu kurmama üzerine oynadığı oyunun şeklini nereye götürecek? "Ben seçim istiyorum, sizlerle anlaşamıyorum" diyebilir mi? Bana göre diyemez.
Siyaset açısından CHP ve MHP benim gibi davranamayacağına göre 15 Kasım mı desem, yoksa daha ileri bir tarihte seçim gözüküyor mu desem, yanlış mı düşünmüş olurum?
OLAY'IN PATRONU MEVLÜT AKTAN
Manisa Olay Gazetesi'nin künyesine baktığımızda sahibi olarak dünden itibaren Mevlüt Aktan ismini görürsünüz. Peki, gerçek öyle değil miydi? Öyleydi. Palu Gıda İnşaat Turizm San. Ve Tic. Ltd. adına gazete satın alınmıştı. Mevlüt Aktan yönünden şirketteki prosedürleri tamamlamak biraz uzun sürdüğü için. Bugüne kadar bizim muhatabımız Mevlüt Aktan'dı. Bundan sonra okuyucumuzun da gazete patronu olarak muhatabı Mevlüt Aktan'dır.
Ramazan ayının üçte ikisini atlattık. Dün yine Olay'da iftar sofrası kuruldu. Ben, Ertan Korkmaz, Esra Kale, Aydın Besen, oğlum Gökhan Aytaç, Eren Ekinci, Nezih Varol, Seda Tanışkan, Tuğba Bayram ve Tülin Çay tüm kadro iftar yemeğinde bir araya geldik. İçimizde oruç tutmayanlar da vardı. Hep beraber güzel bir akşamı geride bıraktık.
Sonra Ertan Korkmaz ve Esra Kale ile birlikte Çakra'ya gittik. İsmi Haylazz oldu, ama benim için orası Çakra. Patron Mevlüt Aktan da memleketi Rize'den yeni dönmüştü. Baktım, misafirleriyle oturuyor. Nazar değmesin, Haylazz, Ramazan'da da dolup taşıyor. Kahvelerimizi içerken Patron Mevlüt Aktan da bize eşlik etti. Yeni yeni projeleri konuştuk. Bayramları ve Yaz aylarını geçirdikten sonra Sonbahar'da yeniliklerimize hazırlıklı olun. Olay'ı Olay yapan ekip çalışmasıdır. Yakında bir arkadaşımız yuvadan uçuyor. Seda kardeşimizi Soma'ya mutlu bir yolculuk için uğurlayacağız. Anlayacağınız, evlendiriyoruz. Yerine deneyimli Banu gelecek. Yarın Gazetesi'nde beraber çalıştığım Banu her halde benimle sıkıntı yaşamaz. Huyumu suyumu biliyor. Yeniliklere açık bir yolda Olay, Patron Mevlüt Aktan, ben ve ekibimle daha güzel bir gazete yaratma çalışmaları içinde olacak.
Yaz geldi, hava sıcaklıkları her gün artıyor. Spil Dağı kızdı mı, vay Manisa'nın haline. Bu hafta sıcaklığın 35 dereceyi geçeceği söyleniyor. Manisa yangın yerine dönecek. Bildiğim kadarıyla Spil'e Şehzadeler Belediyesi tarafından yapılan bungalov tipi evlerin hazırlığı bitmiştir diye düşünüyorum.
Bayram sonrası Manisa sıcağından kurtulup Spil'de bu tesislerde serinleme imkanı bulmayı arzuluyorum. Öyle değil mi Bilal Demir?