Geçtiğimiz hafta AK Parti kongresi nedeniyle siyasi açıdan yoğun günler geçirdim. Gündüz siyasi ziyaretleri takip ederken gece de evimde Süper Lig maçlarını izledim. Liglerde maç programının yoğun olması bana yaradı diyebilirim. Bu yoğunlukta geçtiğimiz Salı günü oğlum Gökhan’ı aradım. ‘Ben gazetedeyim geçerken al beni’ dedim. İş çıkışı beni aldı. Baktım çarşıya gitmiyoruz, ‘Nereye gidiyoruz?’ dedim. Meğer torun Ertuğrul’un sergisi varmış. 6 yaşındaki çocuğun sergisi mi olur demeyin. Ben de şaşırdım. Hakikaten oluyormuş. Gelinim Gözde yaklaşık 1.5 yıl önce, Ayşe Taşkan ile bir yola çıktılar. Düşler Kasabası Anaokulu ’nu açtılar. İki ortakta bu dalda uzman isimlerdi. Ayşe Taşkan Manisalıların yakından tanıdığı İş İnsanı Abdullah Taşkan’ın kızı. Dünürüm Rüştü Akçakın ise Manisa siyasetinin önemli isimlerinden hatta Ankara’da ki bağlantıları ile Manisa siyasetine yön verenlerden biri. Müteahhit kimliği ile Abdullah ile de meslektaşlar. Beni bilen bilir zaten. İşte Gözde ve Ayşe kızlarımız 1.5 yıl önce bir felsefe ile yola çıkmışlardı. Haliyle çevreleri de genişti. Ama onlar çevrelerinden ziyade verdikleri eğitim ile değerli bir okul ortaya çıkardılar. Düşer Kasabası Anaokulu Doğadan ve Doğayla Öğrenen; Reggio Emilia ilhamlı bir okul. Öğrencilere bu doğrultuda eğitim veriyorlar. Hatta okulun Manisa’da popülerliği artınca taklit edenleri bile oldu. Torun Ertuğrul okuldan öğrendiklerini bana satıyor. İngilizce İspanyolca sayıları sayıyor. Piyano çalarken videolarını izliyorum. Şimdiki çocuklar şanlı hakikaten. İşte Düşer Kasabası çocukların okulda yaptığı el işi ürünler ve resimler ile ilgili bir sergi açtı. Gökhan’la birlikte sergiye gittik. Pandemi koşulları nedeniyle her veli teker teker sergiyi geziyordu. Yoğunluğu görünce şaşardım. Daha sonra okulun kurucuları Gelinim Gözde ve Ayşe’nin odalarına geçtik. Birlikte kahve içtik. Sıramız gelince sergiyi gezdik. Torun Ertuğrul yaptıklarını anlattı. Öğretmenler sergiyi gezerken aynı zamanda bizlere de bilgi veriyorlardı.
‘Sanat, erken çocukluk eğitiminin vazgeçilmez bir parçası olarak çocuğun bilgiyi yapılandırması sürecinde aktif rol oynuyormuş. Öğrenciler aktif öğrenme sürecinde yaparak yaşayarak ilkesinden hareketle sınıf ortamından çıkarılarak eserlerle etkileşim içinde olabileceği ortamlarda eğitim-öğretime dahil edilmeliymiş. Reggio Emilia yaklaşımı sanatsal düşünceyi, yaratıcılığı, hayal gücünü, sanatsal duyarlılığı kazandıracak şekilde dizayn edilirmiş. Müze ve Sergi eğitimleri, bireylerin yaratıcılıklarını, özgün düşünme ve farklı fikirler ortaya koyma yetilerini geliştirirmiş.’ Bu bilgileri Okulun Psikoloğu Nurefşan Çakmak verdi. Oğlum Gökhan Muzaffer Çakmak’ın kızı dedi bana. Babasını iyi tanırdım. Vakitsiz kaybettik. İyi insandı.
Bu bilgiler doğrultusunda sergiyi gezdikten sonra torun Ertuğrul’u okuldan alıp eve döndük. Gelinim Gözde Sergi devam ettiği için okulda kaldı. Öğrenmenin yaşı olmadığı gibi sanatında yaşı olmazmış. Sergiyi gezerken o minik ellerden çıkan samimi ve sıcak eserleri gördüm. Zaman hızla akıp geçiyor. Anladığım kadarıyla yeni dünyada düzen böyle. Başarılı bir sergi olduğunu gördüm. Ben pek anlamam bu işlerden ama diğer velilerin verdiği tepkiler memnun olduklarını ifade ediyordu. İş bilenin kılıç kuşanın. Her insan bildiği işi yaparsa ortaya değerli bir ürün çıkıyor.