Yazımızın başlığına bakıp da bu Arapça sözcüğü de nereden buldunuz? Diyenleriniz olabilir. Haklıdırlar da. Ancak bu tamlama siyasi tarihimizde yer etmiş bir ifadedir. Ben de o nedenle kullandım. Anlamı yalancı şöhretler, sahte şöhretler mealindedir. Tekzip (yalanlama) sözcüğü de aynı kökten gelmektedir. İlk kez rahmetli Menderes kullanmıştır bu ifadeyi.
Hileli 46 seçimleri bitmiş, DP’nin olağanüstü yükselişi karşısında endişeye düşen CHP kabineyi kurarken gurubunda unvanları, kariyeri yüksek ne kadar şöhretli hoca, bürokrat, asker varsa onları vitrine koymuştur. Hükümet kurulur kurulmaz da DP’yi köşeye sıkıştıracak icraata başlamıştır. Bunun üzerine Menderes meclis kürsüsüne çıkarak İsmet Paşa’ya karşı kabineyi kastederek “sizin kazip şöhretlerinizden korkacak değiliz” demiştir.
Dört yıl sonra DP iktidara gelip Hükümeti kurma görevi Menderes’e verilince, Menderes de DP gurubunda ne kadar profesör, üst düzey bürokrat, yüksek yargıç, asker varsa onları bakan yapmıştır. Ancak halk Menderes’in bu kabinesini beğenmemiş, CHP’den farkı olmadığını düşünerek bu hükümete de kazip şöhretler hükümeti nitelemesinde bulunmuştur. Menderes halkın bu mesajını kısa sürede almış ve kabinesini yenileyerek kasaba doktorları, avukatları, mühendisler, halkın içinden çıkmış, onlarla aynı dili konuşabilen mebuslarla hükümeti kurmuştur. İşte o gün gerçek DP iktidarı iş başına gelmiş halk o gün iktidar olduğunun farkına varabilmiştir.
Demem odur ki; siyasiler kendilerini nasıl nitelerlerse nitelesinler, asıl olan halkın kendilerini nasıl gördüğü, nereye konumlandırdığıdır. Kadrolarının geçmiş icraatı, siyasi eğilimleri, duruşları halkın bu düşüncesine yön vermektedir. Geçen hafta yazdım bir sürü yeni parti kuruluyor, hepsi de kendilerine siyasi yelpazede yer bulmaya çalışıyorlar. Hemen hepsi de kendisini merkeze konumlandırmaya çalışıyor. Kimi merkezden sağa doğru yer ararken kimi de merkezden sola kapıyı açmış durumda. Ancak vatandaş çoktan kafasında onlara bir yer bulmuş.
Davutoğlu’nun Gelecek Partisi için halkın biçtiği rol, en sağ uca kadar uzanabilen muhafazakar bir rol. Babacan’n kurması beklenen parti için kendileri liberal bir çizgide olacaklarını söyleseler de ne kadroları ne de geçmişleri öyle söylemiyor. Halk da öyle görmüyor zaten. AKP’den sıtkı sıyrılan seçmenlerin bir kısmının desteklerini alabilecekleri aşikar ama merkez sağ seçmen bu oluşumlara itibar etmiyor.
Neden? Çünkü merkez sağın 74 yıllık bir geleneği var, zaman zaman sapmalar olsa da oturmuş bir fikir örgüsü, düşünce tarzı var. Değerleri var ve bu konuda hassasiyetleri de var. Seçkinci değil, halkçıdır, bağnaz değil, dindardır, dindar olmayana da gayrımüslime de saygılıdır, saplantılı değil, hoşgörülüdür, dayatmaya gelmez, emir almayı sevmez, sorgular. Devletçi değil, milletçidir, devletin milleti için var olduğunu düşünür. Özgürlüklerine, bağımsızlığına düşkündür, boyunduruğa gelmez, darbelere ve darbecilere aman vermez, hakka, hukuka, adalete inanır, hakkını yedirmez. İşte bu yüzdendir ki merkez sağ seçmenin önemli bir kısmı Erdoğan’ı sevdi, oy verdi. Bugün baktı ki; Erdoğan savunduğu değerlerin tam tersini yapar hale geldi, tek adamlığa soyundu, o zaman da bir arayış içine girdi.
Çoban Ateşi hareketini de aynı gerekçelerle sevdi merkez sağ seçmeni. Hem merkez sağın temel değerlerine sahip olması hem de Milli Mücadeledeki sivil direnişi anımsatması bakımından cazip geldi. Cesur söylemler de yüreğini soğuttu kimilerinin. Aslında merkez sağın ana partisi Demokrat Partideki atalete karşı çıkan dostlarımızın başlattığı taban hareketine de Çoban Hareketi deniliyordu. Bir bakıma Serdaroğlu’nun hareketini de onun devamı gibi gördü.
Ancak bilinmesi gereken şudur: Milli mücadele nasıl ki; Toroslarda, Bozdağ’da, Demirci dağında, Menteşelerde ülkemin her yöresinde yanan çoban ateşleri Ankara’daki Büyük Millet Meclisinin iradesiyle bütünleştiyse ülke çıkarı için merkez sağdaki hareketler de tek çatıda birleşmelidir. Ben bunu bilirim bunu söylerim. Bunları yazdığım için bazı dostlar bana güceniyorsa da gücensinler, beni bilen bilir, ben hak bildiğim yolda doğruları söylemekten asla vaz geçmem.
Çoban Ateşi Hareketinden söz etmişken değinmeden geçemeyeceğim hususlar da var. Yelpazeyi geniş tutacağız diye, merkez sağın temel değerlerinden uzaklaştıklarının acaba farkına varabiliyorlar mı? Bu hareketin sahibi Türk milletidir derken, kendini hareketin sahibi sanan, üstelik kendine stratejik iletişim başkanı gibi düzmece bir unvan veren bir şahıs nasıl oluyor da Ali kıran baş kesen misali bu hareketin temel direklerine hakareti kendine hak görüyor? Nasıl oluyor da bu davanın şehidi merhum Menderes’e beddua ve hakaret eden bir müptezele hoşgörülü davranabiliyor? Sayın Serdaroğlu bu hareket için çok emek harcıyor, oradan oraya koşturuyor, her gün yazı yazıyor, o hengamede bunları görmüyor olabilir ben hatırlatayım dedim. Bu kendini bilmezler etrafında oldukça da başlangıçta yola çıktığı arkadaşlarını kaybediyor.
Yazımın başında kazip şöhretlerden söz etmiştim. Naçizane daha çocuk sayılabilecek yaşta girdiğim siyaset sahnesindeki 45 yıllık tecrübeme dayanarak söylüyorum. Kazip şöhretlerle yola çıkılmaz. Halkın içinden gelmeyen, bağdaş kurup sofrasına oturmamış, aynı tencereye kaşık sallamamış kişilerle yola çıkan yarı yolda kalır. Benden söylemesi.
Kalın sağlıcakla…