Pazartesi günü evde gazetelerimi okurken telefonuma mesaj geldi. Baktım, Şehzadeler Belediyesi'nden Ramazan Şenlikleri ile ilgili. Açtım, okudum; "Gölmarmara'da meydana gelen elim kazadan dolayı Cumhuriyet Meydanı'ndaki Ramazan eğlence programları iptal edilmiştir, başımız sağolsun". "Allah Allah" dedim. "Gölmarmara'da yaşanan nasıl bir kaza da Ramazan etkinliklerini etkileyecek cinsten?" diye merak ettim. Aydın Besen'i aradım, "Neredesin?" diye sordum. "Gazetedeyim, buyur Ertuğrul" dedi. "Aydın" diye başladım, "Şehzadeler'den mesaj geldi. Gölmarmara'daki kazadan dolayı Ramazan etkinliklerini iptal ettiklerinden bahsediyorlar. Gölmarmara'da ne olmuş?" diye sordum. Aydın Besen'in telefonu son model, bilgisayar da takip ediyor. Her şeyden haberi oluyor. Manisa'da ne olup bittiğini öğrenmek istiyorsanız Aydın Besen'e sorun. Büyükşehir Belediyesi ile ilgili ne kadar muhalif yazılar ve değerlendirmeler yazılıyorsa, sağ olsun her şeyden haberim olsun diye, "Başkan şunları bir oku" diyor.
BAŞKAN ERGÜN'E ANLATACAKLARIM VAR!
Gerçi Büyükşehir'de devekuşu gibi kafasını kuma gömüp neresinin açık olduğunu fark edemeyen kızımız var. Bekliyorum, Başkan Cengiz Ergün Belçika'dan dönsün de son günlerde çalkalanan olayları vakti olursa görüşeceğim. Söylenen ve yazılanlara inanmak istemiyorum. Manisa çok dedikoducu memlekettir. Dedikodudan beslenen, bunun sayesinde hayatlarını sürdüren, geçimlerini sağlayan çok insan müsveddesi var.
15 TARIM İŞÇİSİ HAYATINI KAYBETTİ
Gelelim Gölmarmara'ya. Aydın Besen'e hemen bana "Süt tankeri ile tarım işçilerini taşıyan kamyonet çarpışmış, 15 tarım işçisi hayatını kaybetti. 13'ü kadın1 dedi. Gölmarmara-Salihli arası yoldan birkaç kez gelip gitmek zorunda kaldım. Virajlı, dar bir yol. "Köy yolu", "Bağ yolu" desek hata etmiş olmam diye düşünüyorum. "Nedir bu Manisa'nın başına gelenler?" derken, televizyonu açtım, hepsinde alt yazı geçiyor. Manisa'da 15 kişinin hayatını kaybettiği kaza ile ilgili. Ajansların geçtiği haberleri okudum. Süt tankerini taşıyan kamyonun şoförünün uyuduğuna dair bilgiler veriyor. Ölenlerin bağ yaprağı toplamak için çalışmaya giderken başlarına bu felaketin geldiğine değiniyor. Herkes sabaha karşı olan kaza ile ilgili ajans haberlerini okuyor. Sevgili hocam Hınçal Uluç'un dediği gibi, "Bu ülkede habercilik resmen ölmüş". Manisa'da 9 yerel gazete var. Bunların içinde benim gazetem dahil. Bir Allah'ın kulu Gölmarmara-Salihli arasındaki bu kaza yerine gitmeyi kendine görev edinmemiş. Hey gidi Yüksel Gördes, ne günlere kaldık? Alaşehir'de, Akhisar'da, Kula'da, Salihli'de, Demirci'de bir olay olacak da, bizler Manisa'da oturup kafelerde geyik muhabbeti yapacağız. Olacak şey değil. Deveye sormuşlar, "Boynun neden eğri diye?", o da "Nerem doğru ki?" demiş. Onun misali.
BU YOL YILLARDIR RİSKLİ
Neyse, ertesi gün bütün yerel gazeteler ajansların haberleri ile günü kurtarmışlar. Cenazeler aynı anda kaldırılmış. Bu tip olayların profesyonel, hazır protesto ekibi Soma'da olduğu gibi yetişememiş. Dün, gazetelere baktım, Emek Platformu. Pankartlarını ellerine alarak Manolya Meydanı'nda basın açıklaması yapmışlar; "Bu iş kazası değil. Bu bir cinayet". Zaten Türkiye'de normal trafik kazaları her gün yüzlerce oluyor, ülke çapında araştırıldığında her gün 20-30 kişi hayatını kaybediyor. Bir o kadarı da sakat kalıyor. Gölmarmara'daki şoför uyuması filan değil, bunu geçiniz, bu yol yıllardır riskli. Genişletilmesi gerekiyor. Yapılmamış. Bizde de hayatın değeri yok ki, her türlü şartlarda gideceğimiz yere gitmeyi prensip edinmiş bir toplumuz. Motorla gideriz, traktörle gideriz, gideriz oğlu gideriz. Tarım bölgelerinde dün de böyleydi, bugün de böyle. Kolay kolay değişmez. Boşu boşuna kazalardan vazife çıkartmayın üzerinize, boşu boşuna elinize megafonu alıp bağırıp, çağırmayın. Sizleri dinleyen, kulak veren yok. Boşu boşuna gürültü kirliliği yaratmayın. Soma madeninde yaşananlar ortada. Yaşamını yitirenlerin sayısı da belli. Somalı 7 Haziran seçimlerinde ne dedi? "Ben kaderime razıyım" diye oy atmadı mı? Demek istediğim demagoji ile yapılan propagandaları Manisalı yemiyor. Gerçeklerle yüzleşerek yaşamını sürdürüyor.
TARIMLA UĞRAŞANIN KADERİ BU
Gölmarmara'daki kazadan sonra ucuz gazetecilik devam etmiş, Başkanların fikirlerini sormuşlar. Hep bir ağızdan "Önlem alınsın" denmişler. Klasik sözler. Başkanları tek tek tanırım. Hepsi cin gibidir. Tedbirle medbirle bu kazaların önlenemeyeceğini bilirler. Bu değerli Başkanlarla birlikte değerli iki Milletvekilimiz Selçuk Özdağ ve Özgür Özel de bilir. Herkes yüzeysel, yaşamdaki görevini yapıyor. Ziraat Odası Başkanı Mustafa Kaçire, tarım hasat mevsiminde Gediz Ovası içinde bir denetim isteyebilir mi? Gazeteci sorarsa ister gözükür. Çünkü, Mustafa Kaçire'nin yaşamı Gediz Ovası'nda tarlada, bahçede, bağda geçmiş. Yaban domuzunu mısır tarlasına sokmamak için nöbet tutan bir Ziraat Odası Başkanı Mustafa Kaçire. Ben 45 yıllık gazetecilik yaşamımda, tarım mevsiminde işçilerin tarlalara böyle getirilip götürüldüğünü gördüm. Eskiden traktörün -römorkunu bırakın- üzerine 8, hatta 10 işçi binip tarlaya giderdi. Şimdi açık kasa kamyonetle gidiliyor. Başka yolu var mı Başkan Kaçire? Bana göre yok. Hiç öyle bir trafik kazası ortaya çıkınca tedbir medbir istemeyelim. Tarımla uğraşanın kaderi bu.
Ne zaman bu ülkede tarım ciddi, büyük yüzölçümlü arazilerde yapılacak, o zaman tarım işçisi de, araziden çiftliğine giden de trafik kurallarına uygun araçlarla yol alır. Gerisi boş, laf salatasından öteye gitmez.