Süper Lig’de 53 puanla koronavirüs öncesi dönemi lider bitiren, Alexander Sörloth, Uğurcan Çakır, Abdülkadir Ömür, Sosa gibi oyuncuların bireysel performanslarıyla zirve yaptığı, sezona Ünal Karaman’la iyi bir giriş yapan ancak sürpriz bir şekilde yollarını ayıran, teknik direktörlük deneyimi olmayan ve Ünal Karaman’ın yardımcılığını yapan Hüseyin Çimşir ile yoluna devam eden Trabzonspor, hafta içinde şok bir kararla sarsıldı.
Sezonun en flaş takımlarından biriydi Trabzonspor ve şampiyonluğun da en güçlü adayı.
UEFA Finansal Fair Play (FFP) kuralları çerçevesinde 1 yıl Avrupa kupalarından ‘MEN’ aldı.
Tabi Trabzonspor, bu cezayı ilk alan Türk takımı olmadığı gibi son da olmayacaktır.
Kaderin bir cilvesi gibi; 2011’deki tartışmalı ‘şike’ olaylarında Fenerbahçe Avrupa kupalarından men edilmiş, o dönem Trabzonspor ezeli rakibinin yerine Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılmıştı.
Trabzonspor da benzer bir durum içinde. Bu sezon şampiyon bile olsa, ligi 2. bile bitirse, hiçbir şekilde Avrupa kupalarına katılamayacak.
Tabi, itiraz hakkını kullanıp CAS’a gidecek ama oradan farklı bir karar daha önce diğer takımların lehine çıkmadığı için bu kez de çıkmayacağını düşünüyorum (ki inşallah yanılırım).
Peki ne oldu da Trabzonspor bu duruma geldi?
Yusuf Yazıcı’yı Fransa’nın köklü kulüplerinden birine 16 milyon 500 bin Euro’ya satmasına rağmen nasıl bu hale geldi?
Türk takımlarının UEFA Finansal Fair Play (FFP) ile ilk imtihanı değil bu tabi.
Finansal Fair Play, ilk çıktığında UEFA bünyesindeki tüm kulüplere kabaca; gelir-gider dengenizi ayarlayın, ayağınızı yorganınıza göre uzatın, keyfi transfer harcamalarını azaltın, yıldız oyuncu değil, yıldız adayı oyuncular peşinde koşun gibi şartlar getirdi.
Karşılığında da eğer bu kurallara uymazsanız size, transfer yasağı ve Avrupa kupalarından men cezaları, hatta liglerinizde puan silmeler ve küme düşmeler dahi yaptırımlar uygularım dedi.
Sadece kulüplerimiz değil, Avrupa’da da bir çok büyük takım bu cezalardan nasibini aldı.
Peki UEFA’nın bunu kulüplere illa sopa gibi sürekli göstermesi mi lazım? Yoksa kendi planlamaları çerçevesinde alt yapıya ve genç oyunculara yönelip, transfer müsrifliğinden uzak mı durmaları gerekiyor?
Trabzonspor da son dönemde alttan en çok oyuncu yetiştiren kulüplerin başında olmasına rağmen, Obi Mikel gibi, Daniel Sturridge gibi sadece bu sezonda yapılan transfer hatalarının bedelini ödüyor.
Ağır cezalar oluyor ama bu cezaları sadece Trabzonspor veya diğer takımlar değil, Türk futbolu da ödüyor.
Ben kararı ilk duyduğumda; Uğurcan Çakır’ın, Abdülkadir Ömür’ün ve diğer genç oyuncuların Avrupa heyecanını yaşayamayacak olmasına üzüldüm.
Bence en ağır bedellerden birini de onlar ödüyor. Kısacası beceriksiz yönetimlerin cezasını çekiyoruz.
Kulağımızda yer kalmadı ama; bu da bir köşede küpe olarak dursun…