Tariş’de görev yaptığım dönemde alışılagelmişin dışında yeni uygulamalar başlatmıştık. Borsada artık önceden fiyat deklare etmiyor, korbeyde (anlık canlı borsa seansı) oluşan fiyata göre biz de fiyatımızı söylüyorduk. Tabi böylelikle borsa fiyatları üreticinin lehinde artış gösteriyordu ve kazandıkça tekrar üreticiye gelir aktarabiliyorduk. Diğer taraftan ürün bedelleri masa başında değil bizzat sahada tespit ediliyordu, sık sık kooperatiflere çıkıyor üreticilerle bizzat toplantılar yapıyor, nabız tutuyorduk. Alım merkezlerinde de traktör kuyruklarını kaldırmak için memur zihniyetini terk etmiş, mesai kavramını kaldırmış, gün batımına kadar alımları sürdürüyorduk. Böyle olunca da sahada geçirdiğim vakit arttığından ofiste olduğum saatlerde çok yoğun tempoda çalışıyordum.
Yine böyle yoğun bir çalışma temposu içindeyken aniden kapı açıldı o içeri girdi… O birkaç gün önce kaybettiğimiz, Işılay Saygın bakanımızdan başkası değildi.
Çat kapı içeri girilmesine hiç alışkın değildim, zira oraya da bir disiplin getirmiş, yönetim kurulu başkan ve üyeleri dahil hiç kimse habersiz giremiyordu içeri. O yüzden biraz şaşırdım, kafamı kaldırıp kapıya doğru bakınca göz göze geldik. Yüzündeki gülümseme ve sevecen bir abla bakışıyla karşılaştım. Hemen yerimden kalktım, kapıya yöneldim, daha ben hoş geldin deme fırsatı bulamadan o söze girerek “Nasılsın kardeşim? Sana baskına geldim deyiverdi”. Ben de “haber verseydiniz karşılardık” demeye kalktım ama eliyle boş ver gibisinden bir hareketle tevazu gösterdi.
Odamın pencereleri boydan boya bahçeye, binanın girişine bakıyordu. Doğrusu ne bir, telaş, koşuşturma ne de bir çakarlı araç sesi duydum. Sessiz, sakin kendi başına tek bir korumasıyla çıkıp gelivermişti.
Kahvelerimizi içerken pamuğu, üzümü, inciri, zeytin ve zeytinyağını konuştuk. Kendisine ulaşan seçmenlerinden gelen bilgilere göre üreticinin memnun olduğunu üzerine basa basa birkaç kez tekrarladı. Sonra da ilave etti: “Ben İzmir Milletvekiliyim, burası benim kuruluşum sayılır, hiç fark ettirmem ama seni yakından takip ediyorum, güzel işler başarıyorsun” dedi.
Yoğun bakanlık faaliyetlerinden biraz başını kaldırıp sahaya inerek seçmenleriyle kucaklaşma arzusundaydı. Birlikte bir şeyler yapabilir miyiz diye baktık. Torbalı’da kurduğumuz zeytinyağı kontinü tesisi tamamlanmış hizmete hazır hale gelmişti. Açılışını birlikte yapmaya karar verdik.
Konuşmasını hiç kimseye bırakmadım, bizzat kendim yazdım. Çok memnun kaldı muhteşem bir açılış töreni gerçekleştirdik. Aynı nazik üslubuyla ayrılırken kucakladı ve teşekkür etti. 9 uncu Cumhurbaşkanı Merhum Demirel’in İzmir ziyaretinde gene birlikte olduk. Rahmetli onu çok sever kızı gibi görürdü.
Tariş’den ayrıldıktan sonra çok fazla görüşmemiz olmadı. Birkaç kez DYP Genel Başkanının Manisa ziyaretlerinde ilçeleri birlikte gezdik. Sonrasında birkaç uluslararası toplantıda karşılaştık. Son karşılaşmamızda ne olacak merkez sağın hali diye dertleşmiştik. Ömrü vefa etseydi yeniden Büyük Türkiye sevdası için merkezde birlik ve bütünlük için sahaya ineceğini duymuştum, olmadı maalesef, ama onun izinde olanlar bu bayrağı yere düşürmeyeceklerdir.
Son görevi Türk Kadınlar Konseyi Genel Başkanlığıydı. Doğrusu o gelinceye kadar Konsey sıradan bir kadın ve yardım derneği görünümündeydi. Onunla birlikte itibar ve uluslararası boyut kazandı. Onun sayesinde Dünya Kadınlar Konseyi genel kurulu ilk defa Türkiye’de, İzmir’de yapıldı. Annem de Konseyin Ankara Gölbaşı Şubesi kurucusu idi o da İzmir’deki toplantıya katıldı, selamlarını hep aldım merhum bakanımızın.
Vefatına ilişkin söylentiler sosyal medyada duyulmaya başlayınca hemen kuzenim, Konseyin İzmir Şube Başkanı Canan Soyer Ünlü’yü aradım. Henüz vefat etmemişti ama doğrusu durumu pek de iç açıcı değildi. Dua etmekten başka yapabilecek bir şeyimiz yoktu, milyonlarca seveni de dualarını esirgemedi zaten.
İzmir saygın önemli bir değerini kaybetti. Sadece İzmir mi? Türkiye bir değerini kaybetti. O sadece bir mimar, Buca Belediyesinin ilk kadın başkanı, milletvekili, bakan, sivil toplum lideri değil Bucalılar için, İzmirliler için, Egeliler için, Türk milleti için, ülkeyi çeşitli dönemlerde yönetenler için, bir evlat, mesai arkadaşı, bir yoldaş, bir kardeş, abla, teyze, yakınımızdan biri, içimizden biriydi. Ruhu şad mekanı cennet olsun.
Işılay Saygın’ın cenazesi kendine ve hizmetlerine yakışır bir törenle kaldırıldı. Siyasi farklılık gözetilmeden tüm İzmir dostları oradaydı. Onun siyasi hayatını inceleyecek olanların alacağı çok dersler vardır. Umarım idealleri, hizmet aşkı, milleti topyekun kucaklama, birlik ve bütünlük hedefi yarıda kalmaz. Onun yapamadığını bizler yapacağız, merkez sağı yeniden ayağa kaldıracağız inşallah.
Kalın sağlıcakla…