Aralık ayı gelince geçen 365 günün, 24 saatinin, her bir dakikasının muhasebesini yapıyorum. Ve her Aralık ayında, her vuslatta hayatım boyunca kendime örnek aldığım Hz. Mevlana’nın öğütlerini yaşamıma uygulamaya çalışıyorum.
Can kırıklarımı, kızgınlıklarımı, yaşanmamış her saati, farkına varmadan, öylesine geçmiş her anı eski yılda bırakıyorum.
Her yılbaşı, takvimden her yaş aldığımda; her yıl değiştiğimin farkına varıyor, her yaş aldığımda hayatı anlamaya çalışıyor, hazmetmeye gayret ediyorum.
“Büyük mutasavvıf Hz. Mevlana, 13. yüzyılda tüm insanlığa yaptığı çağrıyla, aşk, sevgi, hoşgörü ve birlik olmaya dayanan bir hayat şeklinin yerleştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Hz. Mevlana’nın 745. Vuslat Yıldönümünde Onun sevgi ve hoşgörüye dayalı öğretisini herkesin örnek alması umuduyla,
Mevlananın yedi öğüdü
Cömertlik ve yardım etme konusunda akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçakgönüllükte toprak gibi ol
Hoşgörülülükte deniz gibi ol
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol
Bir gece Şems, Mevlana’yı ararken onu bir havuzun kenarında, derin düşünceler içinde otururken bulmuş. “Ne yapıyorsun?” diye sormuş. Mevlana: “Suyun üzerine yansıyan yıldızları seyrediyorum,” cevabını vermiş. Şems bir an durmuş, sonra da gülerek söyle demiş: “O zaman niye başını kaldırıp, göğe bakmıyorsun?”
Gerçekle yüz yüze geldiğimiz zaman, onu kabul edebilecek kadar cesur, taşıyabilecek kadar güçlü müyüz ?
Aslında bilgi, beraberinde çok büyük bir sorumluluk getiriyor. Yaşamlarına bilerek, bilmeyerek dokunduğumuz her insan bizden bir parça taşıyor.
Bu da bencilce değil, bilgece yaşamayı gerektiriyor.
Bilgeler, kaderi boynu bükük bir tevekülle karşılamadıkları gibi, o çocuksu heyecanlarını detaylara takılarak yitirmezler.
Onlar, maskelerin gerisindeki gerçek kimlikleri sezinlerken, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını; ilâhi elin hatasız çizdiği resimdeki paradoksların ne anlama geldiğini bilir, ona göre hareket ederler. Zerafetle, sevinçle ve zevkle…
İşte, Tebriz’in eşsiz Güneşi Sems’in, ‘Ayaksız yürü, kanatsız uç’ vecizesinde gizlenen mana bu.
Zira gerçeği zihinle değil, aşk’ın her dokunuşuyla, bir çiçek gibi açılan kalbin aklıyla çözmek mümkün.
Bir açmaza düştüğünüzde, başka şeye kapılmadan, kendinizi tüm düşüncelerden, geçmiş, gelecek gailesinden soyutlayarak yüzünüzü göğe kaldırın.
Siz, o engin sonsuzluğa ait bir parçasınız.
Yıldızlar ölecek, ama ruhunuz yaşayacak.
Bırakın, geleceğe gelecek karar versin…
Sevgi ve hoşgörü dolu bir hafta olsun…