Aya yolculuk
İnsanlık tarihinde büyük gök cisimleri her zaman önemli bir yer edinir kendine. Güneş, ay, yıldızlar…
İnsanoğlu, dünyanın neresinde olursa olsun aya bakar ve düşler kurardı. Ay üzerindeki ‘lekeler’ için masallar yazar, efsaneler yaratırdı.
“Ayı kurtlar yakalar, iyice bir yolarmış
Ay eve gidip yatar, yarası kan dolarmış”
Bazı inanışlarda güneş sıcağın, ay ise soğuğun sembolüydü.
Bazılarında güneş gaddar bir baba, ay ise şefkatli bir anne.
Kimi zaman da yedi başlı bir devle savaşan Ay-Dede…
Türk Mitolojisinde güneş ve ay, kutsal kavramının içinde barındırabileceği her türlü cazibenin ekseninde iki kutlu varlık olarak görülürlerdi.
ABD bayraklı Apollo 11, 1969 yılında ‘kutsal’ ay topraklarına girdi.
İlk kez, bir insan ayda adım attı. İnsan, insanlık için büyük bir adım dedi.
Üzerinden yarım asır geçti.
Türk Uzay Ajansı kuruldu.
Bize zaten matbaa da geç gelmişti.
Geç olsun da güç olmasın.
Koronavirüs tonları
Nasrettin Hoca bir gece garip bir rüya görür. Rüyasında avucuna doksan dokuz altın para koyarlar.
Ama Hoca bununla yetinmeyip, “Olmaz, doksan dokuzu veren yüzü de verir. Yüz altın isterim.” diye sayıklar.
Bu sırada Hoca uyanır. Gördüklerinin rüya olduğunu anlayınca hemen gözlerini kapatır.
Avucunu uzatarak, “Peki, doksan dokuza da razıyım, der.
Bizimki de o hesap.
İsteriz de isteriz. Astar denilmeden yüzünü sorar evdeki bulgurdan da oluruz.
Koronavirüs süreci içerisinde normalleşme aşaması için planlamalar yapıldı.
Şehirler için sınırlar çizildi, renkler belirlendi.
Sarıysa bu kadar izin, maviyse şu kadar.
Çok konuşanlara yazılan şehir bu hafta ne yazık ki Manisa oldu.
Sınavı geçemedi.
Sarı renk sınırı yüz binde 35 iken Manisa, yüzde 36,74 ile turuncu renkte kaldı.
Gelecek hafta için sıkı çalışarak sınavdan geçer not alır ve bu oranları düşürebiliriz.
Yeter ki tedbirlere uyalım.