Koronavirüsle mücadelede belki de en kanlı dönemi arkada bıraktık.
Bundan sonra yaşanabilecek olan yeni salgın dalgaları da kuvvetli geçebilir ancak şu ana kadar görülebilecek en zorlu dönem kısa süre önce atlatıldı.
Bu kapsamda koronavirüse karşı savaşa katılarak cephelerde bizleri savunan sağlık çalışanlarımızın dışında bu ülkenin birçok unsuru da ön cephelere kendini attı. Öğretmenler, esnaflar, işçiler, sivil toplum kuruluşları, dernekler ve çoğu zaman görmezden gelinip unutulan muhtarlar…
Yerel yönetimlerde en küçük yapı taşı olan muhtarlık, bu zorlu savaşta en büyük ağırlığı da çoğu zaman sırtına aldı.
Tek başlarına sosyal destek grupları gibi hareket eden muhtarlar, pandeminin ilk günlerinden bu yana ellerinden geleni ardına koymayarak hastaların, karantinadaki vatandaşların yanında yer aldı.
Bu anlamda bazı zamanlarda sağlık çalışanları kadar kendilerini riske atarak katıldığı savaş çerçevesinde vatandaşlara yardım götürmüştür.
Özellikle de karantina altına giren mahallelerde...
Başlarda da söylediğim gibi bu savaş öyle hafif geçmemiştir. En ön saflarda yer alan muhtarlardan da geçtiğimiz süre zarfında sıkça acı haberler gelmişti.
Neredeyse her gün bir muhtarımızın hayatını kaybettiği ile ilgili haberlerle karşılaşıyordum.
Mahalle muhtarının görevlerinden biri mahalle sakinlerinin ihtiyaçlarının belirlenmesi ve bunları diğer kamu kurumları ile paylaşmaktır. Yani vatandaş-devlet arasında kurulmuş sarsılmaz bir taş köprü.
Karantinadaki vatandaşların da ihtiyaçlarının giderilmesinde yükü sırtına alan muhtarlar, bu dönemle tam anlamıyla canlarını ortaya koydu.
En küçük yapı taşı olarak görülen muhtarların bile her şeyini ortaya koyarak mücadele ettiği bir savaşı kaybetmemiz mümkün değil.
Umudumuzu kaybetmeyelim.