Aylardır, yıllardır her fırsatta ve bulunduğum her mecrada mülteci probleminin ne denli tehlikelere gebe olabileceğini belirttim.
Şimdi yeni kurulan bir parti, ‘mültecileri göndereceğiz’ politikasını benimsedi ve bu söylemler toplum nezdinde cevap buldu.
Hemen ardından diğer büyük partiler de benzer beyanlarda bulunmaya başladı.
Her kesime kelimenin tam anlamıyla ‘yaranmaya’ çalışan ana muhalefet ve diğer muhalefet partilerinin bundan öğreneceği çok şey var.
Bunun dışında aklımızda hala çok soru var.
Suriyelilerden bir oy beklentisinde olmak ne demek?
Bunu gözeterek politika mı yapılır?
Toplumun beklentisi genel olarak mültecilerin kendi ülkelerine dönmesi gerektiği şeklinde.
Peki, mülteci olaylarının ardından ılımlı açıklamalar yaparak 1 milyon Suriyeli’nin gönderileceğini açıklayan iktidar partisi neden yeniden ev sahipliği yapmaya devam edeceğiz dedi?
Gerçekten toplumun nabzı tutulmuyor mu?
Yarın “Suriyeli mültecileri gönderelim mi?” diye bir referandum yapılsa ülkenin belki yüzde 90’ı ‘yeter, evet’ der.
Neden bu inat?
Geçtiğimiz günlerde iktidara yakın bir gazetede aşama aşama mültecilerin nasıl gönderileceği yayımlandı.
Bu maddelerin içerisinde mültecilerin yerleştirileceği bölgelerde küçük sanayi sitelerinden tutun hastanelere kadar yapıların kurulacağı ve bunun için de ulusal ve uluslararası fonlardan destek isteneceği yer aldı.
Söz konusu desteklerin böyle büyük bir hamleye yetmeyeceği kesin.
Biz neden bu kadar efor harcıyoruz?
Suriye’nin başka komşusu mu yok?
Bizim derdimiz bize yetmiyor mu?
Bu desteğe gelene kadar asgari ücretlinin enflasyona yenilen maaşına düzenleme yapılsa daha iyi olmaz mı?
Yakın zamanda önümüzdeki 50 yıllık süre zarfında iklim değişiklikleri nedeniyle 2 milyar insanın göç edebileceği öne sürüldü.
Geleceğe daha net bir plan yapmamız gerekirken, bakanlık ismi değiştirmektense ileride mülteci olmamızın önüne geçilmesi anlamında daha somut planlar öne sürülse daha da şahane olmaz mı?