Türkiye’de asgari ücret mevsimi geldi. Milyonlarca çalışanı ilgilendiren asgari ücret zammı ile ilgili toplantılar 11 Aralık’ta başlayacak…

Bu yüzden ülkenin en önemli gündemi asgari ücret zammı. Asgari ücretle yatıp asgari ücretle gözümüzü açıyoruz. Aslında bunun nedeni asgari ücretlilerin son yıllarda hızla artması ve Türkiye’nin adeta asgari ücretliler ülkesi haline gelmesidir. Toplantılar başlayacağı için herkesin de gözü artışta… “Asgari ücret ne kadar olacak?” sorusu kafada dönüp duruyor.

Asgari ücret son iki yıldır yılda 2 kez 6 aylık dönemler için belirleniyordu. Ancak 2024 yılında asgari ücret yılda bir kez belirlenecek. Yüksek enflasyon ve alım gücünü eriten bir hayat pahalılığı karşısında tek zam yapılması ne kadar mantıklı?

Milyonlarca insan açlık sınırının altında çalışıyor. Bu ekonomik koşullarda yılda bir kez asgari ücretin belirlenmesi insanları yoksulluğa mahkûm etmek demek oluyor. Artışlarda en az 4 kişilik bir ailenin insani ihtiyaçlarının karşılanması temel alınmalıdır. Bu anlayışın aynısı emekliler için de yapılmalıdır. Çünkü emeklilerin durumu da çalışanlardan farklı değil.

Kamuoyunda da tartışılan birçok rakam söz konusu. Benimse bu konuda hiç ümidim yok. Zaten zamlar o hayat pahalılığı karşısında eriyip gidiyor. İnsanca yaşamak yok, alınan para hayatta kalmaya yetecek düzeyde bile değil. Sadece günü kurtarıyoruz.

Uçan kira fiyatları, en temel şeylerin bile fahiş fiyatlarda olması… Tek tek gider kalemlerini hesapladığımızda insanların eline bir şey kalmıyor. Bu sefer de kredi kartlarına yüklenme yaşanıyor. Borcu borçla kapatmaya çalışırken insanlar geçim derdinden boğulma raddesine geliyor. İnsanlar aç ve yoksul.

Ne yazık ki bu düzen milyonlarca vatandaşa “insanca” yaşamayı çok görüyor. Sen çalış, para kazan ama hiçbir şey yapma, en temel şeylerini bile yapamayacak duruma gel. Bu yüzden asgari ücret herkesin meselesidir. Asgari ücret belirlenirken bu gerçekler dikkate alınarak belirlenmelidir.