Ramazan ayının içinde bulunduğumuz bugünlerde, haliyle yazılarımın konusu da bu mübarek ay ve onun faziletleri üzerine olsun istedim. Geçtiğim yazımda hurmayla ilgili yazmıştım… Bugün de oruçla devam etmek istiyorum.
Oruç ne demek? Öncelikle buradan başlayalım… Oruç, Farsça kökenli bir sözcük olup "gündüz" anlamına gelen "rûze" kelimesinin Türkçeleşmiş halidir. Bu kelime Türkçeye ilk olarak "oruze" şeklinde geçmiş, daha sonra oruç şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. Arapçada ise oruç "savm" ve ‘savm'ın çoğulu "sıyâm" ile ifade edilir. Savm kelimesi de; kişinin kendisini yeme, içme, yürüme, konuşma, söz ve davranıştan alıkoyması, engellemesidir.
İmsak, orucun önemli sınırlarındandır. İmsak sadece oruç vaktinin girmesi ve orucun yasaklarına karşı kişinin kendini tutması demek değildir. Derin manada her türlü kötü ve çirkin davranışı terk etmeyi ve bunlara karşı uzak durmasıdır. Sonuç olarak sadece kendini aç bırakmakla ifade edilemez, Kişi kendini kötü görüntüden, dilini kötü söz söylemekten, kulağını kötü söz duymaktan alıkoymakla bunlara engel olarak gerçekleştirir. Orucu yaşayarak tüm uzuvları da hissederek gerçekleştirebilir.
İslam'ın beş temel şartından biri olan bu ibadet, aynı zamanda Kur'an ayetlerinin inmeye başladığı aydır. İslam inancına göre en önemli gecelerden biri olan Kadir Gecesi de bu mübarek ayın içerisinde yer alır.
Sözlükte kadir (kadr) kelimesi “hüküm, şeref, güç, yücelik” gibi anlamlara gelir. Dini literatürde ise “leyletü’l-Kadr” şeklinde Kur'an-ı Kerim’in indirildiği gecenin adı olarak kullanılır. Kadir Gecesi, İslam dininin inancına göre Kur'an'ın, Allah tarafından Cebrail adlı melek aracılığıyla Peygamber Muhammed'e vahyedilmeye başlandığı gecedir. Tarihsel olarak Ramazan ayının son günlerinde yer alır. Kur'an'da bu günün ''bin aydan daha hayırlı'' olduğu belirtilmiştir.
Sağlık durumumuz elverdiğince bu güzel ibadeti yerine getirebiliriz. Oruç, ibadet olmasının yanı sıra, uzmanlarca da vücuda yararlı olduğu kabul edilen bir ibadettir.
Evet bu sene ülkece yaşadığımız deprem felaketi sebebiyle bir tarafımız buruk, eksik kimsesiz, evsiz kalan vatandaşlarımızın acısını da yaşıyoruz.
Korona salgınıyla birlikte insanların iyice yalnızlaştığı o kalabalık iftar sofralarının unutulmaya yüz tuttuğu bugünlerde ülkece birbirimize tutunma sahiplenme zamanı...
Nasıl ki bir felaket anında -Allah tekrarını yaşatmasın- birbirimize omuz veriyorsak; bunu başımıza bir iş gelmeden yapmamız gerektiği kanaatindeyim.