Arkadaşlarımdan biri
Bit pazarından aldığı
45’lik eski bir plağı, bana
Hediye etti.
Plağın üzerine baktım.
Gramofonun önünde o meşhur resim.
Üzerinde, “ sahibinin sesi yazıyor”
Düşündüm!
Şu üç günlük Dünya’da;
Çalmalara.
Çırpmalara.
Asla izin vermeyin diyen,
Tanrının sesi olacağımıza
Üç kuruşa
Görme,
Duyma,
Konuşma telkini yaparak
3 maymunu oynayın diyen şeytanın sesi
Olmak ne garip!
Sahibinin sesi olmak bana
Her daim plağın zerindeki resmi hatırlatır.
Salt bende mi?
Evrim geçirmiş tüm beyinlere
Bu resim iz düşümüdür!
Siz hiç soyulmalara,
Haksızlıklara ses çıkarmayın
Diyen yazar, çizer gördünüz mü?
Daha iyi soyulmak için sükunet tavsiye edeni?
Var kardeşim.
Gazetecilik adına kanımızı donduran yazılar yazan
İktidarın kalemine mürekkep olan,
Sözüm ona yazar, çizer olan kalemler var.
Millete verirler talkımı,
Kendileri yutar salkımı!
Plağın üzerinde resme baktıkça
Derin yoğunlaşma içesine giriyorum.
Şeytanları
Şeytanlık yapanları yazan hür bağımsız yazar mı?
Sahiplerin dizinin dibinden ayrılmayan
Sahipli yazar mı olmak kolaydır?
Elbette bağımsız yazar olmak zordur.
Bağımsız yazarlar, özgür iradeleriyle yazarlar.
Bağımlı kalanların önüne yazı koyarlar.
Sen bir zahmet altına imza at buyururlar!.
Dil ve imla bilginizde olmasa da
Yazı yazmak kolaydır.
Bu iş için kağıt kalem yeterlidir.
Yazarlıkta zor olan
Birilerine sormadan yazmaktır.
Yorum yapabilmektir.
Taraf olmaktır.
Bunun için mangal gibi yürekli olmak gereklidir.
Sahibinin kalemi olan yazarlar için
Ne demişti Namdar Rahmi Karatay?
Bir hak için kendine dik başlı dedirtme.
Doğru yolu dostuna göster ama sen gitme.
Ne derlerse huuu! Diye salla hemen başını.
Bir yolsuzluk görünce köpürme, isyan etme.
Dilini tut, uslu dur! Al gitsin maaşını!