Cumhuriyet ile kazanılmış çağdaş haklar ve özgürlüklerle birlikte yaşamın her alanında başarıyla yer almış kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Günü kutlu olsun.
Ulu Önder Atatürk, 18 Nisan 1935’ de “Milletlerarası İlk Kadın Kongresinde” delegelere şöyle seslenir :
“Türk Kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz”
Ulu Önder, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir:
“Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan, biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.”
1857 yılında New York’ lu dokuma işçisi kadınların daha insanca bir yaşam isteyerek, eşitsizliklere ve ayrımcılığa karşı sürdürdüğü mücadele ile başlayan süreçte 8 Mart, tüm dünya kadınlarının kutladığı uluslararası bir güne dönüştü.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadın haklarının kazanılmasında nerelerden başlandığını ve bugünlere nasıl gelindiğinin hatırlanması için özel bir gün.
Kadınlar genelde silah satın almayan, kullanmayan ya da silaha sahip olmayan taraf olmasına karşın , silahlı şiddetten son derece oransız etkileniyor. Silahlara genellikle ailelerini ve kadınları korumak için ihtiyaç duyulduğu iddia edilse de, gerçekler tam aksi ! Aile içi cinayetlerde genelde kadınlar kurban , eş yada erkek akraba ise katil oluyor. Fiziksel açıdan kendimizden güçsüz ve aciz olana şiddet uygulamak ne kadar kolay !
Cinsiyet ayrımı yapmaksızın, erkek ya da kadın demeden, şiddetin her türlüsü yasaklanmalı. Tabi ki ; kadına yönelik şiddet ülkemizde daha fazla mücadele edilmesi gereken bir sorun.
Erkek egemen toplumumuzda çocuğunun babası, en güvendiği, soyadını taşıdığı, namusum dediği eşinden bile şiddet gören, babaları tarafından okula gönderilmeyen, küçücük yaşta aile çıkarları uğruna evlendirilen küçük kadınlarımız varsa; 365 günün 1 günü de kadınların günü olsun lütfen…
Sevginin ilginin asla bir günde gösterileceğine inanan biri değilim ama hiç değilse bir günde kutlama yapılsın kadının adına…
İş hayatında, siyasette, toplumda ne kadar önde, ne kadar üst düzeyde olursa olsun kadınlarımız, ataerkil toplumumuzda zaten aileden gelenek ve göreneklerinden yetiştirilme tarzından ötürü, evinde anne olmayı, eşinin yanında hanımefendi olup onu taşımayı bilir. Yeter ki kadına sevginizi gösterin. Çünkü kadınlar yaptıkları her işe sevgilerini katarak yaparlar. Sevgi arsızıdır, kadın ilgi ister…
Tabi ki kadında erkeğine ilgisini saygısını gösterecek. Allah bile canlıları erkek ve kadın olarak yaratmış, erkek kadınsız kadın erkeksiz yapamaz… İkiside birlikte ve BİR olunca güzel…
Öncelikle toplumda sonra ikili ilişkilerde kadının saygın bir yerinin olması, kız çocuklarının eğitilmesinde,
En başta annelere görev düşüyor. Anneler bu görev sizin !
Ve ilk olarak erkek annelerine, erkek anneleri oğullarına ev işlerini öğretecek.
Yemekte yapacak çöp de dökecekler. Çünkü eğitim ailede başlıyor.
Ailesinde her işi yapan erkek eşinden de iş beklemez.
Ailesinde şiddet görmeyen erkek şiddet göstermez.
Anneler erkek ve kız çocuklarını iki cinsinde birbirlerine karşı saygılı davranmaları gerektiğini öğreterek eğitirse, ataerkil toplum yapısının etkilerini azaltırız. Kadınların her konuda söz haklarının olabilmesi için kendi ayaklarının üzerlerinde durmaları çok önemli.
Feodal bir toplum olmamızdan kaynaklanan yıllardır geleceği evlilikte gören kız çocuklarımızı eğitelim.
Geleceğin evlilikte olmadığı,ayaklarının üzerine basınca geleceği kendilerinin oluşturabileceklerini gösterelim.
Ayakları yere basan,omurgalı kızlar yetiştirelim. Çünkü Omurgalı Kızlar geleceğin omurgalı evlatlarını yetiştirecekler.
Not: Anneler bu 8 Mart tan başlayarak bu görev sizin.
Size güveniyorum.
Sevgi ile kalın…