Sonbahar hep hüznü hatırlatmıştır bana. Dökülen yapraklar, soğuyan hava, biten tatil sezonunun etkisi olsa gerek. Hava soğuyunca kötü bir şey mi olacak ya da yaz bittiği için üzülen içimdeki çocuk mu yoksa? Unuttuğumsa yeni bir şeyler başlayacaksa zaten bitişler olmalı. İnsan üzülecekse mevsimin ne önemi var? Kışın bitişine de üzülenler var. Bahar hep güzel mi geçti acaba? İnsan mutsuzluktan besleniyorsa çiçek açmış, yaprak düşmüş, kar yağmış hepsi boşuna. Zaten hepsinde bir bahane gizli.
İnsanlar son zamanlarda mutluluğu toplu toplu arıyor olmalı. Çünkü bununla ilgili çok yazılar yazılmaya başladı. Mutsuz insanlar sanki her şey kendi başındaymış gibi algılıyor ya sadece kendini kandırıyor aslında.
Aslında çok suçlu sayılmayız mutsuzluk konusunda. Dayatılıyor bize daha çok tüketimde bulunalım diye. Diziler, müzikler, reklamlar, sosyal medya pekiştiriyor bunu. Yeni mutsuzluk nedenleri türemeye başladı. Özellikle sosyal medyadaki yalancı pozlardan sonra çoğu insan maske takmaya başladı. Paylaşımlar yapmacık, yalan, keyifsiz bir hal aldı.
Yeni sürgün vermiş sarmaşık gibi çok da kolay yayılıyor bu duygu insanın içine. Bir süre sonra sen duyguyu değil duygu seni kontrol etmeye başlıyor. Bağımlılık aslında. Mutsuzluk bağımlılığı. Sonrasında başkalarının hayatlarıyla kendi hayatını kıyaslıyor insan. O da yetmiyor yaptıklarından çok yapamadıkları geliyor aklına. Sosyal medya da görmüş arkadaşı hep o istediği yere gitmiş çünkü.
Hep derler ya ‘Elindekilerin kıymetini bil. Neler var hayatta’ kaçımız ikna oluyoruz bu cümleyle acaba? Başkalarının mutsuzluğu bende yok diye mi şükredip mutlu olacağım. Polyanna bile yapmamıştır bunu herhâlde
Kabullenemediğimiz için belki mutsuz olmayı çıkamıyoruz işin içinden. Temennilerimizde bile ‘umarım hep mutlu olursu ya da bir ömür boyu mutluluklar’ var. Oysa hayat bir bütün. Karanlık olduğu için aydınlık var. Denge evrende her nokta da.
Mutluluğu Google’da araştıranlar var. O kadar uzaklaşmışız ki özümüzden duygularımızın bizi yönetmesine izin verip kendimize acımakla geçiyor bazen zaman. Neden bu kadar kaybettik kendimizi ya da kaybettirildik? Mutlu olanların mutluluğunu kıskanır hale geldik. Artık toparlanma zamanı.
Önce kendimize acıdığımız konuları kabullenmeliyiz. Fark edip artık o duygunun bizi yönetmesine izin vermemeliyiz. Sonra gün içinde iyi haberler beklemeyi bırakıp ufak hedefler koymalı. Mesela bu gün bir eski arkadaşımı arayacağım, bir kişiye yardım edeceğim, 2cesit yemek yapacağım, eve yürüyerek gideceğim. Basit ulaşılabilir, kendimiz dışındakileri de işin içine kattığımız hedefler. Bir süre sonra kendiyle uğraşmayı bıraktı mı insan hayatın içinde akıp akıp gidiyor. Yoksa tek derdi kendi olunca içinde kayboluyor.
O halde sağlıklı olmanın yollarından biri de mutsuzluğu da mutluluk gibi kabullenmeli geçeceğini bilmeli. Sağlıkla kalın. Hoşçakalın.