Şiddet, kelimelerin tükendiği ve tartışmanın sürdürülemediği ortamlarda; tarafın haksızlığını bilmesine rağmen bunu gizleme, haklı olduğunu gösterme ve istediğini alma çabaları ardından ortaya çıkar çoğu zaman.
“Söz ile yola gelmeyeni etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”
“Dayak cennetten çıkmadır”
“Karı koca arasına girilmez”
“Dövülmeyen kadın, tımarsız ata benzer”
“Avradın kazdığı kuyudan su çıkmaz”
“Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün”
Atasözlerimiz ve deyimlerimizde bile kendine yer bulan şiddeti, özellikle de kadına şiddeti normalleştirme ve bir nevi buna teşvik etme geleneği; ekonomik ortam, eğitimsizlik, kötü aile ortamı, alkol ve uyuşturucu, şiddetin normalleştirildiği çevre, geleneksel düşünce yapısı gibi birçok kaynakla doğar.
Geçtiğimiz Pazartesi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlandı. Önüne gelen herkes kadınlara karanfiller, güller dağıtıp durdu. Özel şirketler, siyasiler, dernekler, STK’lar, kolluk kuvvetleri, sağlıkçılar, kamu çalışanları ve daha birçok kişi, kurum. Video klipler hazırlandı, bazı markaların reklam çalışmaları yayınlandı. Posterler, afişler, broşürler…
Bir günü sembolize ederek farkındalık oluşturma çabaları hat safhadaydı yani.
Aynı gün, 1 Ocak tarihinden itibaren 2021 yılı içerisinde cinayete kurban giden kadın sayısı, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 68 olarak kaydedildi.
Bursa’da bir kadın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde erkek arkadaşı tarafından sokak ortasında darbedildi.
Antalya'da bir kadın ve çocuğu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yaşanılan tartışmanın ardından eşi tarafından bıçaklandı.
Ankara’da bir kadın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde tartıştığı eşi tarafından yol ortasında yere yatırılıp darbedildi.
Şükür aynı gün, Manisa’dan haber gelmedi.
Yoksa şiddet olayı yaşandı da biz mi duymadık? Ne de olsa bizde kol kırılır yen içinde kalır.
Ya da sadece bir günü ‘ikon’ haline getirip, ev içinde cereyan eden şiddet olaylarını –ki bu şiddet, sözlü, duygusal, psikolojik ve fiziksel olabilir- sonlandırmak mümkün müdür?
Hiç sanmıyorum.
Bana kalırsa kadın cinayeti küçük yaşta başlar.
Öldürülen kadınla değil. Cinayeti işleyenle…
Küçük katillere bunu yapabilecek kudrette olduğu fikri işlenir, o daha cinayet nedir bilmezken hem de. Bunu kadınlar bile yapar…
En basitinden yukarıdaki sözlere bakın. Buzdağının görünen kısmının bile ufacık bir parçası.
Çiçek dağıtmakla, broşür basmakla, afiş asmakla, reklam filmi çekmekle bu sorunun üstesinden gelmemiz mümkün değil.
Ailenin, çevrenin, toplumun, insanların düşüncelerinin değişmesi gerekir.
Bunu devletten, hükümetten, toplumdan, çevreden önce sizin değiştirmeniz gerekir.
Kendi evinizde…