“Çünkü insan haklı olduğunu kolayca kabul eder, ama yanılmış olduğunu kabul etmek benliğe indirilmiş bir darbe olarak yaşanır.” der Engin Geçtan.
Bilmemeyi bilmek... Hayatı bir tabuya benzetecek olursak yasaklı kelime ‘bilmiyorum’ olurdu sanırım. Düşünüyorum da ‘bilmiyorum’ diyebilmek birçoğumuzun zorlandığı bir durum. Gerek birisi bir konuda fikir danışırken, gerek hesaplama yaparken, gerek yol tarifi verirken bilmiyorum demek, nedense aklımıza hiç gelmez. Sanki sorulanı mutlaka bilmemiz, tarif etmemiz gerektiği yanılgısına düşüyoruz. Bilmiyorum kelimesinin anlamını yetersizlik olarak algıladığımızdan olabilir mi bu yanılgımız? Tabi bu durum yardım etme isteğinden de kaynaklanıyor olabilir. Fakat ben, ilk söylediğim neden üzerinde duracağım. Sözünü ettiğim durumun derinine inmek maksadım.
Hayatlarının belirli dönemlerinde, iyi olmadıklarını düşünenler tarafından küçümsenmiş, şimdinin bireyleri, her şeyi en iyi bilme yükümlülükleri ile hayatlarını idame ettiriyor. Çünkü her şeyi bilirler ise kendilerini kanıtlayacaklar bu hayata ve kendilerine.
İşin garip kısmı ise bilmeyenin masumiyeti, bildikten sonra bilenin zalimliğine dönüşüyor olması. Oysa verilen her bilgi bir anahtardır. Hassasiyetle, özenle verilmelidir. Unutuyoruz… Hem de çok çabuk… Bir zamanlar bilinmeyenin yolunda olduğumuzu unutuyoruz. Halbuki insanız… Görmediğimiz günler, yürümediğimiz yollar, edinmediğimiz daha nice bilgi var.
Bir şeyleri bilmememiz kadar doğal ne olabilir? Önemli olan bilgiyi edinme yolunda olmamız. İlim, irfan sahibi, halk ozanı Yunus Emre’ ye bile Tabduk Emre, ilk olarak ‘ Bilmem ‘ zikrini vermiştir. Yetersiz olduğundan mı? Tabi ki hayır. Her şeyi biliyorum kibrinden kurtulması, bilmiyorum tevazuluğunu edinebilmesi için elbet. Zira boş küp dolar. Dolu küpü kimse dolduramaz. Bilgi almaya açık olan benlik, dolmaya müsaittir. Biliyorum yanılgısına düşen, kendini öğrenebileceklerine kapatana ise bir aktarım olmaz ve haliyle yenilenemez.
‘Bilmiyorum ama beraber öğrenebiliriz.’ cümlesinin esnekliğine bırakın kendinizi. Her şeyi bilmek zorunda değilsiniz. Mükemmel olmak zorunda değilsiniz. Bildiklerimizi paylaştığımızda, birbirimize kulak verdiğimizde, dinlemeyi öğrendiğimizde daha güzel bir gelecek inşa edebiliriz. Öğrendiğimiz ve öğrettiğimiz güzel günlere… Hoşça kalın…