Çok kitap okuyorum. Okumadığım yıllara inat gibi. Bazen ķızıyorum kendime niye geç başladım diye ve hoyratça davranıyorum önümdeki cümlelere. O kadar ki bittiğinde okumam hatırladığım beş bilemedin altı cümle. Sonra bu kadar okudun aklında kalana bak deyip hırslı bir sınıf öğretmeni edasıyla yargılarken kendimi yedi yaşındaki ben gibi hissetmeye başlıyorum. Ürkek, becerememiş ve kaygılı. Halbuki bunlar hep olumsuz duygularımın beni inandırması, kandırması. Çünkü biliyor ki bilinçaltım, olumsuzluk pusu da bile beklemiyor artık. Öyle alelade dolaşıyor günümüzde zihnimin bahçesinde. Zaten olumsuz duyguların sadece geçip gitmesine izin veriliyor bu devirde. Öyle zorla göndermiyoruz, saygı duyuyoruz o da yaşama dair diye. Olumsuzluklarımıza bile acı çektirmemeyi öğrenmişken bu kendimize düşmanlığımız niye?
Herkes de benzer kaygılar, mutsuzluklar. Sanki biri mutsuzluk yaratmış aynı bir bilgisayar programı gibi yayılmış, herkes oynuyor içinde. Fark eden bir seviye atlıyor level diyorlar bilgisayar dilinde. Fark eden çıkıp bu düşüncelerden kendini gerçekleştirme yolunda ilerliyor. Çoğu kitap buna ‘boyut değiştirmek’ diyor. Bense yükselmek diyorum. Diyorlar ki aslında hayat kolay sadece içinde bulunduğun durumda kaybolma, kaldır kafanı görmen gerekeni istersen görebileceksin. Cesaretin ve isteğin varsa yeni yollar fark edeceksin. Bir kez öğrendiğinde içine girdiğin durumun geçici olduğunu anlayacak ve yoluna farkında olarak devam edeceksin. Çünkü şu an bulunduğumuz konum bazı yolları görmemizi engelliyor. Bilincin yükseldiğinde bakış açın genişliyor. Tabi bütün bunlar için enerji ve inanç da önemli. Çoğu insan enerjisini başka şeylere harcayıp çıkmak istemiyor olumsuz durumundan. Çünkü oradan besleniyor, başarırsa ne yapacağını bilmiyor. Aslında hiç birimiz bilmiyoruz. Cesaret ve kararlılık bize öğretecek yükselmeyi, farklı yollarda yürümeyi. Peki buna mecbur muyuz? Niye ezberlediğimiz hayatta devam etmiyoruz? Neden yükselmemiz gerekiyor? Bu sorular beynimin sınırlarını zorlarken cevaplar gelmeye başlıyor birer birer. Bu dünya öğrenme arenası ise ileriye gitmek zorundasın. Geçirdiğin her gün öğrenmek için bir şans. Patates ektiğin yerden gül çıkmayacağını öğrendiğinde artık bir döngüden çıkıp farklı şeyler yaşamaya başlayacaksın. Bunu öğrenmezsen öğrenene kadar aynı döngüde kalacaksın.
Çok soyut kaldıysa anlattıklarım bir de şöyle özetleyeyim; bir sorunun varsa ve ya içinden çıkmak istediğin bir durum onu tam olarak anla ve kafanda ne kadar büyüttüğünü fark et. Bu durumun elbet bir gün geçeceğini ya da etkisinin azalacağını bil. Bu arada alman gereken dersler neyse onları mutlaka kulağına küpe yap ki tekrar yaşamak zorunda kalma. Farklı yollar denemek için cesur ol. Her zaman bir çıkış olduğunu bil. Bu çıkışları bulmaya başladığında bil ki oluyor. Sen yükseliyorsun.