Biz çok kısa bir kelime olsa da o kadar çok kişiyi barındırıyor ki içinde
şaşırıyor insan. Ailenin bireyi nasıl bir bizin parçasıyla, toplumu oluşturan
da aynı kişiler aslında. Yani tek bir biz içinde de değiliz. Şu hayatta çok bizler
içindeyiz. Arkadaş grupları, takımlar, iş yerleri, gün arkadaşları, okul, aile, sülale, şehir, bölge
toplum derken ne kadar çok bütünün parçası olduğumuzu kavrıyoruz.
Bu kadar bizin içinde nasıl yalnız hissedebiliyoruz? Son zamanlarda dünya ile de bizi hissetmeye
başladık. Virüs dolayısıyla Çin’deki bir insan ile Avrupa’da ki ya da Türkiye’deki insanlar da aynı
şekilde acı çekince insanlık biz oluverdi. Hepimizin acısı yürekleri yakıyor, birbirimizi için dua
ediyoruz. Yeni bir dönemden bahsediyor televizyonlar. Cumhurbaşkanı dahi “Artık hiç bir şey dünya da eskisi gibi olmayacak” diyor. Para, yönetim şekilleri, insan ilişkileri, hastalıklar dahi değişmeye
başlıyor. Yeni Dünya düzenini filmlerde izlerken hiç bu kadar yakın olacağını düşünmemiştim. Nasıl
bir dünya düzeni olursa olsun sahip çıkmamız gerekenlerden biri de bence biz kavramı. İnsanı
yanlızlaştırmak tehlikeli olsa gerek. İstemeden yalnız olduğunuz zamanları düşünsenize. Depresyona
giriyoruz, yapacak bir şey bulamıyoruz belki kitap oku film izle bir yere kadar ve sosyal medyaya
telefona, tablete sarıyoruz. Bir süre sonra o dünyada yaşamaya başlıyoruz. Hatta ailece otururken
bile herkesin elinde telefon ve farklı dünyalar da bir akşam yaşanıyor. Aslında teknoloji ile biz
kavramını yedik bile. Çünkü kullanmayı bilmiyoruz. Çocuklarımız tablet de kaybolurken biz
telefonlarda kayboluyoruz.
Bize sahip çıkmalıyız. Aidiyet hissi insanı güvende kılar, mutlu kılar. Bu sıralar özellikle birbirimizi
arayalım, birbirimizin ihtiyaçlarını soralım, evde ailemizle güzel ve samimi zamanlar geçirelim,
birbirimize moral ve destek verelim. Çünkü biz, benden daha güçlüdür.
Sağlıkla kalın, hoşça kalın.