Sevgili okuyucular, bugün hiç ‘sevmediğiniz’ dertlerinizden bahsetmek istiyorum. Dert, içinde bulunduğumuz kötü durum anlamına gelir. Hayatta hepimizin bir derdi, sıkıntısı vardır. Dertsiz insan olmaz ki zaten…
Dertlerin ‘rahatsız etme’ özelliği vardır. Doğrudur, dert denilen şey bizi rahatsız etmeye gelmiştir, sevmeyiz dertleri… Peki, o kötü dediğimiz dertler ya sizi kendine getirmek için geldiyse ya da içinizde sakladığınız o gizli hazineleri çıkarmak için oradalarsa… O yüzden dertlerinizle biraz barışık olmanız lazım.
Derdiyle dertlenmek diye bir kavram var… Peki, neden insan derdiyle dertlenmeli?
Düşünün yıllardır dert edindiğiniiz ama bir türlü içinden çıkamadığınız bir sorununuz vardır. O derdi oturun bir düşünün, öyle kendi haline bırakmayın derdinizi… İyice sorgulayın, “Neden?” diye. Derdi açtığınız zaman, aslında size vermek istediği bir mesajın olduğunu göreceksiniz. Derdinizle dertlendiğinizde; o sorunun kaynağını, temelini fark edip dertten kurtulmanın yollarını araştıracaksınız. Dertten kurtulmadığınız müddetçe, sizi ya yiyip bitirecek veya şekil değiştirerek farklı şekilde sizi rahatsız edecektir.
Sizlere belki tuhaf gelecek ama insan dertleriyle güzeldir. Dertlerinizle barışın, kabullenin ve dert edinin. O sorunlardan kurtuluşunuzun tek çaresi budur. O derdin kurtuluş yolunu bulmaya çalışmanız doğruyu, yanlışı görmenizi sağlayacak.
Kısacası insanın derdi olmalı; varoluşunu anlamlandırabilmek için derdi dava edinmeli. İnsan, o kısacık ömrünü anlamlı hale getirmek için derdi dert edinmeli. Derdi olan insana ihtiyacımız var, dertlerinizi sevin!