Demokratik toplumların en temel siyasal göstergesi halkın özgür iradesiyle seçilen yönetimlerdir. Bu yönetimlerin temeli, hukuk çerçevesinde adil ve dürüst bir şekilde düzenlenen seçimlerle atılır. Ancak hukukun hiçe sayıldığı, baskıyla elde edilen makam siyasi yozlaşmayı ve demokrasiye karşı yıkımı beraberinde getirir.
Son yıllarda bazı siyasetçilerin dile getirdiği, karanlık söylemler cumhuriyet ve demokrasi ilkeleriyle bağdaşmıyor. Bu tür çıkışlar, demokratik değerlere ve hukukun üstünlüğüne meydan okuyor. Toplum olarak bu durum karşısında hayal kırıklığı yaşıyor ve endişe duyuyoruz.
Kısa vadeli oy hesapları, parti menfaatleri ve kişisel çıkarlar uğruna yapılan bu söylemler, sadece toplumsal düzenimizi bozmakla kalmıyor; aynı zamanda geleceğimizi de tehdit ediyor.
**
Devletin bekası, toplumun refahı ve milletin geleceği her şeyden önce gelir. Partisinin çıkarını, ülkenin ve halkın çıkarlarının önüne koyan bir anlayışın yurtseverlikle bağdaşmadığı ortada. Bu nedenle, siyasetçilerin bulundukları konumun sorumluluğunu taşıyarak hareket etmeleri şart. Aksi halde, bu durum çok yönlü zararlara yol açabilir.
Siyaseti kişisel başarı ve maddi kazanç aracı olarak görenler, toplumun tepkisine maruz kalmaya mahkûmdur. Siyasetin amacı halka hizmet etmektir; bu ilke olmadan siyaset topluma sadece ‘yük’ olur.
Bulunduğu mevkiye yakışmayan, partizan ve vatandaşı temel almayan anlayışa sahip siyasetçiler demokrasinin kamburudur. Demokrasi bilincinden yoksun olan her siyasetçi de toplumun geleceğini tehdit eder.
**
Eğer siyasetçiler, demokrasiyi makam ve güç kazanma aracı olarak görmezlerse, topluma daha iyi hizmet edebilir. Sorumluluk bilinci, demokrasimizin ve ülkemizin geleceğini belirleyecek en önemli unsurdur. Bu bilinçle vatandaşa hizmet etmek, ülkemizin yarınlarını daha aydınlık kılar. Partizanlık ve çıkarlar uğruna demokrasiyi zedelemek, sadece ilkel bir yaklaşımı temsil eder.
Bir zamanlar ülkemizde, vatandaşı her şeyin merkezine koyan bir siyaset anlayışı vardı… Ancak son yıllarda yaşanan hukuksuzluklar, kişisel menfaatler, partizanlık nedeniyle siyasetçilere olan güvenimiz ciddi şekilde sarsıldı.
Türkiye’de, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleri doğrultusunda; daha şeffaf, halk odaklı ve gerçekten hizmet etmeyi amaçlayan bir siyaset anlayışının benimsendiği günleri umarım bir an önce görürüz!