Seçimdi, geçimdi, memur ve emekli maaşları, asgari ücret, toplu sözleşmeler, dolar, avro artışları, el yakan, cep soyan çarşı Pazar fiyatları, zam üstüne zam derken Eylülü getiriverdik. Bu yaz pek verimli olamadık, sizlerle çok daha fazla hasbıhal etme fırsatı yakalayamadık. Düğünler, nişanlar, sünnetler, cenazeler derken koca yaz nasıl geçti anlamadık.

Yaz geldi mi, hele meclis kapandı mı siyaset de, bürokrasi de iş dünyası da hemen rölantiye geçer. Bize de çok fazla söyleyecek söz kalmayınca biz de biraz rölantiye geçtik. Aslında söylenecek çok şey var da sırasını bekliyoruz. Şimdilik TV’lerde, isminin önüne siyaset bilimci yazdırmakla bir matah olduklarını sanan ama aslında ne siyasetten ne yakın siyasi tarihimizden ve ne de siyasal iletişim ve siyaset sosyolojisinden hiç bir şey anlamayan sözde yorumcular geyiğe ve goygoy yapmaya devam ediyorlar, biz ise sadece gülerek geçiştiriyoruz.

Eylül geldi mi, Ankara’da kışlıklar, kazaklar ceketler çıkarılar, yıkanacaklar yıkanır, temizleyiciye gidecekler gönderilir, diğerleri havalandırılır. Ayaş domatesi bitmeden kışlık soslar, menemenler hazırlanır, turşular, reçeller yapılır. Biz çalışırken genellikle tatile Eylül başında sahiller yavaş yavaş boşalmaya başlayınca sakin bir dönemde gitmeyi tercih eder bu işlere Ağustos sonunda başlar kısa bir tatil arası verir Eylül sonunda bitirirdik. Ekim başında meclis açılınca da siyasete hareket gelir.

31 Martta yerel seçimler var aslında bugün bu konuyla ilgili yazacaktım. Meral Hanımın günlerce reklamları yapılan 26 Ağustostaki içi boş kof çıkışını, CHP’de tabansızların sanki kendilerinin hiç kusurları yokmuş gibi, değişim taleplerinin arkasına gizlenip, vurun abalıya misali Sayın Kılıçdaroğlu’na kazan kaldırışlarını değerlendirecektim. Bir de tabi merkez sağın ne olduğunu bile bilmeyen, siyaset bilimci yaftası taşıyıp da siyasetten köydeki çarıklı erkanı harp kadar bile anlamayan gevezelerin ipliğini pazara çıkaracaktım. Ancak filenin sultanlarının muhteşem zaferi bir anda gündemi değiştirdi.

Bu zaferle sevinirken, üzerimizde büyük emeği olan, hem siyasette hem de bürokrasi günlerimde yol göstericiliği ve desteğini her zaman arkamda hissettiğim büyük devlet ve siyaset adamı Necmettin Cevheri’nin kaybı bizi üzdü. Merhum Cevheri, ömrünü demokrasi,  insan haklar, hürriyetler, adalet, ülkenin huzur, refah ve barışa kavuşması, Güneydoğu’nun kalkınması ve GAP projesine adamıştı. GAP projesinin gerçekleşmesinde merhum Süleyman Demirel’in en büyük destekçisi ve yardımcısıydı.

9 Kasım 1994 günü o güne kadar yapılan dünyanın en büyük sulama Tünelleri olan, dünya harikası 26.4 km uzunluğundaki Şanlıurfa tünellerinin 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel tarafından törenle açılıyordu. O gün devletimizin genç bir genel müdürü olarak ben de oradaydım. Atatürk barajının sulama suyunun Harran’ın susuzluktan çatlamış çorak topraklarına aktığı an merhum Cevheri’nin gözlerinden dökülen yaşları unutmam mümkün değildir. O gün Cevheri’nin yanaklarından süzülen yaşlarla Urfalı kadınların zılgıtları, çalan davullar, çekilen halaylar Devlet ve millet kucaklaşmasının en güzel örneğiydi. O günün öncesinde DSİ çalışanları ile Harranlı gençlerin el ele vererek dağa nakış gibi işledikleri “Dağları değil çağları deldik” ibaresi ise ortak aklın, azmin, medeniyetin zaferiydi. Türkü, Kürdü, Zazası, Arabı, Türkmeni, Süryanisi, Keldanisi kimse orada toplanan halkın kimliğini sormuyordu. Hepsi bu olağanüstü eserin sevinciyle kucaklaşıyordu.

Türkiye Cumhuriyetinin Devlet, Adalet, Turizm ve Tarım bakanı, AP ve DYP Genel Başkan yardımcısı 6-7 dönem Şanlıurfa milletvekili, siyaset ve Devlet adam Necmettin Cevheri’nin bir başka deyişle bizlerin, AP-DYP ve DP camiasının ve genç mebuslarının Necmi abisinin bu dünyadaki varlığı sona erdi. Arkasından her yaştan, her etnik kökenden ve siyasal görüşten, sevgi yumağı halinde, minnet, şükran ve takdir duyguları taşıyan milyonlarca kişi gözyaşı döküyor. Umarım bugünün siyasetçileri, bakanları, milletvekilleri onun en az 60 yılı siyaset ve devlette geçen 93 yıllık yaşamını örnek alırlar, ders çıkarırlar. Umarım siyasetten anlamayan sözde siyaset bilimcileri merkez sağın ne demek olduğunu ve merkez sağ olmadan ülkenin düze çıkamayacağını onun ve arkadaşlarının yaşam öyküsünü inceleyerek öğrenirler.

Gelelim filenin sultanlarına. Türk milletine büyük bir sevinç yaşattınız, gurur duyduk göğsümüz kabardı. O muhteşem smaçlarınız “keşke Yunan kazansaydı” zihniyetindekilerin kafasına, kafasına indi. Bizde hain tükenmez, pusuya yatıp “yenilseydik Ebrar yüzünden” diyebilecek “keşke Sırplar kazansaydı” zihniyetindekiler şamarı yedi. Türk milleti kazandı, Sırp, Yunan, Arap muhipleri kaybetti. Reisleri bile Ebrar’a sahip çıktı.

Vargas’a devşirme diyenler de kaybetti. Müslüman ülke Etiyopya’dan gelen Elvan Abeylegese’yi bağırlarına basan örümcek kafalılar Vargas’ı Kübalı diye aforoz ediyorlar. Kim bu bayrağı göndere çektirebiliyorsa ve İstiklal marşımızı okutabiliyorsa hangi renk, hangi ırk, hangi milletten olursa olsun benim için öz be öz Türk olandan farkı yoktur. Teşekkürler kadın milli voleybol takımımız.

Kıymetli okurlar, bundan böyle yazılarımı daha sıklıkla yazmaya devam edeceğim. Bugün yazmayı düşündüğüm konuları bir sonraki yazımda ele alacağım. Siyaset ısındıkça kulis bilgilerini de paylaşacağım. Şu kadarını söyleyeyim geniş halk kitleleri iktidardan da muhalefetten de umudunu kesmiş. Yeni arayış içinde, yerel seçimler sürprizlere gebe, feragat ve fedakarlık öne çıkarsa merkez sağın yıldızı parlar. Meral hanım TV’lerdeki sahte siyaset bilimcilerin sözlerine kanmasın. CHP de istemezükçülerin kayığına binmesin, yoksa dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olurlar. Benden söylemesi, ayrıntılar bir sonraki yazımda.

Kalın sağlıcakla…