İnsanların hayatları hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadan yargılamak ne kadar da kolay, değil mi? Birini gerçekten tanıyıp anlamak her zaman zor gelir. Çünkü çoğu zaman biraz bencil varlıklarızdır...
Yalnızca kendi dünyamızı düşünürüz ve çevremizdeki insanları pek de umursamayız. Bazı zamanlar sanki dünyada yalnızca biz varmışız gibi davranırız. Her kötü olay bizlerin başına gelir, sadece felaketlerle biz boğuşuyormuşuz gibi davranırız. Başka yaşamlar hakkında bilgi sahibi olmadan yalnızca kendi dünyamızı görürüz. Bu nedenle de nadiren şükreder, genellikle isyankâr bir kişiliğe bürünürüz. Ayrıca genellikle tatmin olmayız ve insanların kusurlarını ararız.
**
Kendimizin her zaman en doğru olduğunu düşünerek, başkalarını eleştirir ve yargılarız. Örneğin, okulda, işte veya sokakta birini hemen bir kalıba sokmaya çalışırız.
İnsanlar hakkında kendi kafamızda çeşitli çıkarımlar yaparız. İçine kapanık birini gördüğümüzde, hemen bir derdi olduğunu düşünür ve sosyal anksiyetesi olduğunu varsayarız. Konuşkan birini gördüğümüzde ise sürekli konuştuğu için eleştiririz, "ilgi çekmeye çalışıyor" diye düşünürüz. Biri çok gülerse, onun hayatının güzel olduğunu farz ederiz; gülmeyen biri ise hemen mutsuz ve karamsar olduğunu varsayarız. Ancak bu çıkarımları yaparken, aslında o insanların gerçek hayatları, aileleri, yaşam koşulları ve iç dünyaları hakkında hiçbir şey bilmediğimizi unuturuz. İlgimizi çekmeyen bu detaylarla ilgilenmek yerine, hızla yargılamaya meyilliyizdir.
**
Biz insanlar böyle bencil varlıklarızdır işte… Kendi yaşadığımız problemlerde herkesin anlayış göstermesini bekleriz ancak başkalarının problemlerinde bu anlayışı göstermeyiz ve hemen onları yargılarız.
Çoğu zaman, sahip olduklarımızı kıymetini bilmeyiz ve sürekli daha fazlasını isteriz. Sık sık kendimizi diğerleriyle kıyaslarız, ancak genellikle daha iyi durumda olanlarla karşılaştırırız. Kendimizden daha kötü durumda olanlarla nadiren mukayese ederiz… Örneğin arabası olan biriyle kıyaslarız kendimizi asla arabası olmayan birisiyle kıyaslamayız. Çocuklarına yemek götüremeyenle değil lüks restoranlarda yemek yiyen kişilerle kıyaslarız. Çünkü sahip olamadıklarımıza üzülmek, elimizdekilere sevinmekten daha kolaydır bizler için. Sonuçta biz insanlar genellikle bencil, tatminsiz ve nankör varlıklarız.
**
Sahip olduklarımızla yetinmeyiz, daima daha iyisini isteriz. Bazen daha iyisini elde etmek için hiçbir çaba göstermeden isteğimiz olur. Ayrıca; yoksulluğu, kuraklığı, sokak hayvanlarını, doğal afetlerde zarar görenleri, ölümü göz ardı ederiz. Çünkü bizim için önemli olan tek şey, sahip olamadıklarımızdır.
Kimse “ben bencilim” demez ama ne yazık ki hepimiz bir miktar benciliz…