'Sussan olmuyor, susmasan olmaz
Dil dursa hâkim bey tende can durmaz
Yazsan olmuyor, yazmasan olmaz
Kaleme tedbir koma, tek durmaz
Şikâyetim var cümle yasaktan
Dillerimi hâkim bey bağlasan durmaz'
Tam da bu şarkının sözleri gibiyim. Yazacak onca şey var ki, lafın ucu nereye gider, kime dokunur, kim dokundurtur diye düşünmeden yazasım geliyor, biraz isyan, biraz şikayet, biraz serzeniş ama hepsi de yaşananların hesabını kimden, nereden soralım cümleleriyle.
O partili bu partili değilim, muhalefet yandaş hiç değilim. Gördüklerimle, duyduklarımla, bildiklerimle; verilmesi gereken tepkiyi veren, çıkması gereken sesi çıkaran bir bireyim. Vatanını seven, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği hedefler ışığında ülkesinin faydasına, insanların iyiliğine yapılan herşeye sahip çıkmaya çalışan bir vatandaşım. Kim yapmış, nasıl yapmıştan ziyade, "İyi ki de yapmışlar" derim, alkışlarım, saygıyla eğilirim karşılarında.
6 Şubat'taki felaket gününün üzerinden tam 22 gün geçti. Her gün ama her gün acılar azalmadı, daha da arttı. Bölgedeki sarsıntılar son bulmadı, artçıları dahi zararını hissettirdi. Gelen Allah'tan, o kadar büyük bir bölgeyi kapsayan felaket karşısında kul çaresiz tamam da, ama bu kadar da kaderlerine bırakırcasına yaşanmasaydı. O kadar çok 'Keşke' dedirtti ki yaşananlar, isyan ettiren boyutlara geldi.
Neyi izleyeceğim, neyi takip edeceğim benim bile kafam karıştı. Verilen bilgilerin, sunulan görüntülerin bazıları o kadar akıl almazdı ki, "Nasıl yani bu da mı olmuş?" dedirtti. O yüzden çok muhalefet ya da çok yandaş olan kanalları izlememeye dikkat ederek, edindiğim bilgileri teyit edebileceğim kaynaklar aradım. Bu felaketi siyasi malzeme yapmak için çabalayanlardan, canının derdindeki insanları kullanmak isteyenlerden özellikle uzak kalmaya gayret ettim.
Ama şunu net olarak herkes gibi ben de ifade edebilirim, insanlara mezar olan binaların yapımına göz göre göre izin vermişiz. O inşaatın temelinden oturma izni safhasına kadar herkes sorumlu. Böyle bir felakete hiçbir şekilde hazırlık yapmamışız. Bırakın A planını, B planını ilk anda nasıl organize olunur onun bile hazırlığı yokmuş. Bunda bile o kadar ayrıştık ki, iktidar muhalefet söz düellosuna girdi. O yetmedi, sahada var güçleriyle çalışan kurumlar, sivil toplum örgütleri ayrıştırıldı. Destek verilmesi gerekenlere köstek olundu. Bürokratik işlemler kurtarma çalışmalarını başlanmasına sekte vurdu. Ama, kimse de çıkıp, "Evet yanlış yaptık demedi". Şimdiyse "Helallik istiyorum" dendiğinde tepkiler ortaya konuyor. Sert söylemlerle, hele ki böyle acı bir dönemde ağıza alınmayacak lafları dile getirerek tepkileri çekmeye devam ettiler. Ne gerek var ki böylesi bir zamanda bunlara? Bir olmak varken, ikilik yaratmaya?
Vatandaş olarak böyle bir durumda devletine güvenmeyeceksin de kime güveneceksin? Devlet olarak bugün değil ne zaman vatandaşına sahip çıkacaksın? "Nerde bu devlet?" dedirtmeyeceksin? "99 depreminde şöyleydi böyleydi" diyerek geçmişe takılı kalmayacak, 20 yıldır iktidardaysan herşeye anında müdahale edecek şekilde hazırlıklı olacaksın. Olmadığında işte böyle "Pandemi zamanında bir maske dağıtımı bile yapamamışlardı, orman yangınlarında da helikopterleri sahaya sürememişlerdi" derler. İyi giden birşeyi kötülemek için onun açığını aramayacaksın, Ahbap örneğinde olduğu gibi. Sonra aynı şey döner dolaşır Kızılay'la gelir önüne çıkar. 'Seçim zamanında yapılacak' söylemlerine hiç girmiyorum bile.
Muhalefet yapayım derken de halkı galeyana getirecek söylemlerde, davranışlarda bulunmayacaksın. Sonra sana da derler ki, 'Şimdi siyasetin zamanı mı, 6'lı masa olarak siz bir ortak kararda buluşamıyorsunuz, Yapıcı ve akılcı muhalefetle iktidara yürümek varken, siz içinizdeki muhalif sesleri susturamıyorsunuz'
Ne olursa olsun bu zaman, üzerindeki siyaset kimliğini bir kenara bırakıp elbirliğiyle, bir olarak birlikte hareket etme zamanıydı. Maalesef ki, iktidarı da muhalefeti de sınıfta kaldı. Burada olması gerektiği gibi hareket edenler yine güzel ülkemin fedakar insanıydı. Önümüzdeki günlerde, aylarda yine zorlu süreçler bizi bekleyebilir. Yine depremsellik etkisi mevcut. Ekonomik olarak çok daha zorlu şartlarla, çok pahalılıkla karşılaşabiliriz. Ülkemiz toprakları etrafında bir savaş ihtimali de sözkonusu olabilir, nükleer silah kullanımının sözkonusu olabileceği. Bunlar olasılıklar tabii ki de ama, neler getirir neler yaşarız önümüzdeki süreçte bizler bilemeyiz Rabbim bilir tabii ki ama, artık bu ülke vatandaşı kendini güvende hissettirecek kişileri yanında görmek istiyor. Bir felaket anında sahip çıkacak, bu kötü günlerin üstesinden gelecek ister iktidar ister muhalefet olsun lider ruhlu kişileri görmek istiyor. Bu ülke insanı artık devlet büyüklerine güvenmek istiyor.
Her daim içinde Atatürk sevgisini hisseden, zor durumlarda dahi yüzyılın liderine sığınan ve bu güzel vatan için her an Ata'sına şükreden Türk insanının öyle büyük bir yüreği vardır ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığının binde birini yapacak bir lideri alıp kucaklayıp bağrına basmasını da bilir.
Sevgiyle, iyilikle, sağlıkla kalınız.