Önceki gün, İl Emniyet Müdürü Fahri Aktaş'ın başkanlığında, profesyonel ve amatör futbol kulüplerinin başkanları, taraftar grupları, liderleri, temsilcileri ve üyelerinin katılımlarıyla 1.Spor Çalıştayı gerçekleştirilmiş.
Çalıştay'da spor müsabakalarında yaşanan şiddet olayları ve çözüm önerileri başta olmak üzere, spor güvenliğinin en üst seviyede sağlanmasına yönelik görüşmeler yapılmış.
Bunu öğrenince Fahri Müdürüm'e, "Fotoğraflara baktım, bir tek kadın bile göremedim Müdürüm. Olsaydı iyi olmaz mıydı? " diye yazılı bir mesaj gönderdim. Sağ olsun o da geri dönüş yaparak, "Harika olurdu ama..." diye cevap verdi. "Manisa Spor camiasının bir noksanlığı" diyorum ben bu duruma.
Bu toplantıyla giriş yaptım yazıma. Bugüne kadar takip ettiğim maçlarda, yıllar önce sadece İzmir'de bir Göztepe maçında bir şiddet olayına denk gelmiştim, hatta bana yapılmıştı. Hem de ilk oğlum varken yanımda, daha 4 ya da 5 yaşlarındaydı. Baya baya 5-10 kişilik bir erkek grubu, abartmıyorum üstüme yürümüştü. Sadece oğluma, 'Bak dayın gol attı' dediğim için. Sevinme falan da yoktu hiç. Öylesine bir konuşma, oğlumla yanyana otururken. Birçok yerde o kadar maç izlemiştim, hiç böylesi kötü bir durum yaşamamıştım. Göztepeliler'i incitmiştik biraz sanırım 4 yaşındaki oğlumla. Şaka bir yana, hakikaten çok kötü bir durumdu. Aklıselim Göztepeli birkaç taraftar araya girdi, 'Çocuklu bir aile ayıp' dediler de, diğerleri kendilerine geldiler.
Manisa'da çok maç izledim, herhangi bir şiddet olayına denk gelmedim, çok şükür. Ama deplasmanda izlediklerimde, gerçekten bir taraftar kitlesi olan takımların maçlarında tansiyonun yükseldiğini gözlemledim. Manisa'da yakın zamanda hatırladığım, geçtiğimiz aylarda Turgutlu'da Manisaspor taraftarlarının Turgutlu Emniyetiyle karşı karşıya kaldığı durum var. Belki amatör maçlarda yaşanan birtakım durumlar olabilir. "Manisa Emniyeti bu yönden biraz daha avantajlı" dersem, yanlış bir söylem olmaz umarım.
Sporda bir şiddet varsa, o da futbolda var diyebilirim. Manisa'da salon sporlarında, çok da fazla gerginlik yaşandığını düşünmüyorum, - olsa olsa sözlü sataşmalar vardır-, yanlış biliyorsam düzeltebilirsiniz. Futbolda Manisa Merkez için konuşursam, 1.Lig'de mücadele eden Manisa Futbol Kulübü'nün taraftarından ziyade maç seyircisi daha fazla. Tribüne gelenlerin çoğu futbol izlemeye gelenler. Taraftar grubu sayısı maalesef çok artamadı. Çok nadir olarak, Manisa FK taraftar grubuyla Manisaspor taraftar grubu arasında sayısı çok da olmayan gerginlik, tartışma, kavga olmuştur. Daha çok sokakta yaşanan bu olaylar, kimi zaman başkanların müdahalesiyle kendi aralarında halledilmiş, kimi zaman duyulmadan kapatılmış, kimi zaman da çok nadir de olsa karakolluk olmuştur.
Şu anda bana göre sporda şiddet, daha çok psikolojik şiddet olarak sosyal medyada yaşanıyor. Her spor takımının bir sosyal medya hesabı var, her gün paylaşım yaptıkları. Taraftarlar, bu paylaşımların altına yorum yaparak eleştiriyor, öfkesini dile getiriyor. Başkanından oyuncusuna sallıyor da sallıyor. Maç kadrosunu kendi isteğine göre yapıyor takım sorumlusuna akıl veriyor, başkanını antrenörünü yönetimini istifaya davet ediyor. Kimisi hakaret içeriyor rencide edici boyutta, kimisi ise kulübü sahiplenmişcesine duygusallıkla. Buradaki şiddete müdahale görevi, medya sorumlularının. Şiddet, hakaret, küfür içeren yorumları süzgeçten geçirerek, psikolojik şiddeti önleme işi onlara düşüyor.
Paylaşımlardaki yorumları okumayı çok severim, ilgi alanım diyebilirim. İçlerinde çok yaratıcı olanları var, takdir ettiğim. En çok da, Manisa FK'nın hesaplarına yapılan yorumları okurum. Gün geçtikçe artan bir memnuniyetsizlikle Hakan Şapçı'yı daha ilk günden eleştirenler, şimdilerde' istifa et' çağrıları yapıyor yorumlarda. Kulübün devredilmesiyle başlayan "Manisa FK, Manisaspor mu olacak? Manisaspor geri dönüyor" sevinci yerini şu anda eleştirilere bıraktı. "Bu takımı küme düşürmek için mi satın aldınız? Amatör hocayı 1.Lig takımının başına neden getirdiniz? Transfer yok mu transfer? Bu oyuncularla olmaz. Yönetim istifa. Başkan istifa" sesleri yükseldikçe yükseliyor.
Etkilenmemek mümkün değil, hele ki yorumları okuyorsa takımdakiler. Etkilenmek derken onların yazdıklarına göre hareket ediyorlar değil de, daha çok yıpranma boyutunda etkilenme oluyordur. Yoksa herşey aynı şekilde devam ediyor. "Transfer yapın" dediler yorumlarda, yapıldı mı hayır. "İstifa edin" dediler, istifa edildi mi hayır. "Şu oyuncuyu oynatma" dediler, kadroyu değiştirdi mi antrenör, hayır. Ama hiç dile getirilmeyen, şikayet edilmeyen Kaan Kanak ve Fofana kadro dışı bırakıldı. Yani demek istediğim, taraftar olarak siz ne derseniz deyin, yetkililerin sizden etkilemesi mümkün değil. Sadece kendinizi yormakla, dert etmekle kalırsınız. Ne zaman ki, bir Kocaelispor bir Sakaryaspor taraftarı gibi büyük bir kitle olursunuz, işte o zaman herkesin üzerinde baskı oluşturacak güce sahip olabilirsiniz.
Arka planda işler o kadar farklı yürüyor ki. Dün birbiriyle atışanlar, gün geliyor masaya oturup anlaşıyor, el sıkışıyor. Dün yıldırma amaçlı hareket edenler, bozduklarını yeniden onarıyor. Dün bu takımı kabul etmeyenler, bugün tribüne gelip maçlarını izliyor. O yüzden ben eleştirmeyi, sorgulamayı bıraktım. Kişilerle bir sorunum yoktu, tamamen duygusallıkla, özellikle gençlerimiz için birşeylerin daha güzel olmasaydı amacım. Baktım ki düzen buymuş. Mevlüt Başkan bir gün bana demişti, "Sen bu duygusallıkla bu işi yapamazsın. Futbolcunun velisi geldi, 'Çocuğum okulu bıraktı açık liseye geçti' mi dedi, bırak geçsin, 'Eyvah çocuğun eğitim hayatı bitti' deme. Hatta bütün velilere söyle, 'Çocuklarınız açık liseye geçsin' de" İşte işlerin böyle yürüdüğünü bu konuşmadan ve iki tarafın bir anda masaya oturarak el sıkışmalarından anladım.
Duygusallığı yine de tam olarak bırakamadım ama. Kulübün el değiştirmesinde yine herşeyin güzel olmasını yürekten istedim. Manisa Büyükşehir Belediyesi destekli takımın daha iyi olacağına inandım. Sonuçta zamanında Manisa Belediyespor takımıydı. Ama bugün geldiğimiz noktada, ne kadar destek olunursa olunsun birtakım hesapların tam olarak yapılması gerekiyor. Hesaplar şaştığında, düşme potasının çevresinde bulunmak kaçınılmaz. Küme düşürülüp maliyetin düşmesiyse hesap, iş oraya gidiyor gibi. Hesap bulunduğu ligde kalmasıysa, bir yerde birşeyler yanlış gidiyor, bir müdahale şart. Olumsuz her sonuçta yine Manisa'nın bir kaybı olacak. Şu anda işin içinde olan isimlere eksi yazacak. Umarım, bu ligde tutunur. Önümüzdeki sezon için, daha iyi bir yol haritasıyla hedef gerçekten Süper Lig olur.
Bu sezon başı Manisa FK'da hedef öyleydi. Başlarda öyle de gitti. Kaybettiğimiz hiçbir maçı kötü oynayarak kaybetmedik, başabaş mücadele sergiledik. Bu bile teselliydi, gururdu bizim için. Hele ki, Kocaeli stadından galibiyetle çıkarken asansördeki 'oley' nidaları. Keşke böyle hep kazanan Manisa FK olsa. Ortada bir emek var çünkü, hem maddi hem manevi. Burada bu emeklerin karşılığını - eleştirilseler de- Mevlüt ve Yasemin Başkan aldılar. Bu takımı ellerine doğan bir bebek gibi gördüler, büyüttüler, 1.Lig'e taşıdılar, destek olanlarla. Bu sezon hayatlarında Manisa FK dönemi sona ererken, kısa bir süreli de olsa yanlarında sadece bir avuç yürekli insan vardı. En yalnız kalmış gibi görünen Aktan Ailesi oldu belki ama, en kazançlı çıkan da onlar oldular, Manisa'ya veda ederlerken.
Yeni süreç başlarken Manisa FK'yla birlikte herkesin yolu açık, güzel olsun demiştim. Bugün de aynı şeyi istiyorum ama, işler pek de öyle gitmiyor gibi. Umarım düzelir. Spor Çalıştayı yapıldı diye başladığım yazım biraz daldan dala olmuş gibi görünse de, bence bağlantıları güzel yaptım. Uzun zamandır söylemek, yazmak istediğim birçok şeyi bu yazıda toparlamak da bir maharet olsa gerek. Bir şeylerin güzel olması için eleştirmeye, yazmaya devam edeceğim, elimden geldiğince duygusallığımı bir kenara bırakarak. İsimler gelip geçer, makamlardır aslolan. O makamlarda iz bırakmak da kişinin maharetidir, tabii ki iyi izler bırakmak. İyi izler bırakanlardan olun inşallah.