Eski Muradiye Yoluna; asfaltı, bulvarı, otobanı, bölünmüş yolu, denmiyor. Eski Yol deniliyor. Yıllar önce neyse o, hatta çok daha yıllar önce kadastral yol. Yani bağına bahçesine tarlasına gitmek isteyenlerin kullandıkları kadastro parselleri arasına çizilmiş bir yol tarla sahiplerinin rızası ile ayrılmış olan bir yol dört veya altı metrelik bir yol iken sonradan 10-12 metreye çıkarılmış bir yol.
Bağımız Karaçay Köprüsünden geçmeden hemen çayın kenarından aşağıya giden yolun sonundaydı Gediz kıyısında Kocakumlar Tımarı. Adı gibi bir tek çakıl taşına dahi rastlayamazdınız tamamen kum hatta Gediz’in getirdiği alüvyonlar ile verimli bir topraktı.
Bağımıza bazen Horozköy içerisinden geçer Tepekuyu’dan aşağıya iner bazen de Eski Menemen Yolu’ndan gider Şimdi ki Muhsin Yazıcıoğlu Bulvarı’nın sonlandığı yani Menemen Yoluna bağlandığı noktanın hemen karşısından şimdi tali yol olduğu için kapalı olan dar bağ yolundan demiryolunu geçer Muradiye Yolu’na bağlanırdık. Buradan Karaçay Köprüsü istikametine döner bahsettiğim bağımıza giderdik.
Menemen Yolu’nun da çok eskisi toprak, derelerin içine girip çıkan köprüsü olmayan bir yoldu. Nereye kadar? Muradiye istikametine kadar. Muradiye’ye buradan da gidilirdi.
İşte bu Eski Muradiye Yolu bir zaman sonra sathi kaplama dediğimiz çakılları fırlak bir yol ile kaplanmıştı. Genişlik değişmemiş yolun kalitesinde biraz artış olmuştu. At arabaları pek revaçta olduğu için yol yeterliydi. 65-70 yıllarında araçlar artsa da yol bizim bildiğimiz yoldu.
Daha sonra Manisa’dan Muradiye’ye giden bu yol üzerinde ilk önce şimdi susuz olan Muradiye’nin suyundan yapılan Coca-Cola fabrikası sonra zeytinyağı imalathaneleri, ufak çapta domates salça üretimi (bunlar hep bol su kullanan imalathaneler idi şimdi Muradiye’ye susuz diyorlar) derken zirai ilaç fabrikası derken aspiratör fabrikası öyle böyle sanayi yapıları dolmaya, yol boyunca dizilmeye başladı. Bağyolları, tarlalar arasında yetişen pıtrak dediğimiz her yerde çıkan bir çeşit ot gibi (bir bisikletçi olarak hiç sevmem lastik düşmanıdır) yani pıtrak gibi sanayi yapıları oluşmaya başladı.
Büyük organize sanayi bölgesi (MOSB) bu imalatlara pek uygun değil ama Muradiye Sanayi Bölgesi bu tür imalat yapan şahin görünümlü kartal yapısındaki sanayilere uygun bir bölgeydi.
Niye böyle diyorum: Muradiye Sanayi Bölgesi’nin imar planı Rahmetli Muradiye Belediye başkanı Hamdi Mergen zamanında 1994 yılında yapıldı. Aradan geçen 25 senede ne yollarını yaptılar, ne elektriğini hallettiler, ne altyapısını çözdüler. Bu imalathaneleri onun için buraya yakıştırıyorum.
2012 yılına gelindiğinde biz belediyeci olarak görevde iken bu yolun hala stablize yol olmasından ve darlığından şikayet ettiler. Bahsi geçen imalathanelere işçi servisleri bu yol üzerinden yapıldığı için yolda kalite aranmaya başlandı. Manisa Belediyesi sınırlarının dışına çıkamıyor yatırım kanunen yapamıyor, Muradiye Belediyesi’nin de işi değil karayolları yapması lazım. Şikayetlere bu şekilde cevap veriyordum.
2014 yılına gelindi. Manisa Büyükşehir Belediyesi olduğumuzda asli görevimiz olan köy belde yollarının bağlantısı kapsamında bu yol istimlak yapılmadan mümkün olduğu kadar genişletme imkanı sağlanarak sıcak asfalt ile kaplandı yol çizgileri yapıldı kedi gözü dediğimiz reflektörler çakıldı, hız ve uyarı levhaları konuldu
Yolun kalitesi arttı ama bu kalite artışı bir türlü araç sürücülerine yansımadı. En son ciğerimi yakan OSB’den mesai arkadaşım olan Serhat Baydar ve eşinin kullandıkları bisikletlerine arkadan bir aracın çarpması ile hayatı sonlanan Serhat’ın ölümü oldu. Eşi de yaralandı. Bu kazadan sonra bu yolu takip eder oldum.
Ne çok kazalar oluyor. Maddi hasarlı, yaralanmalı, sakat kalmalı, ölümlü kazalar. Ama hala adına trafik canavarı dediğimiz dikkatsiz sürücüler can almaya, canlarını vermeye, sakat bırakmaya, devam ediyorlar.
Kaza oranları açısından istatistiki açıdan yüksek olan takip ettiğim yollardan bir diğeri Mimarsinan Bulvarı, ikincisi Muradiye Eski Yolu ama bu yollarda kazaları bitirmek için alınan herhangi bir tedbir, önlem yok.
Yazık, hem de çok yazık.