Hem de tepeden tırnağa hastayız. Başımızı nereye çevirsek, hastalıkla, hasta olanlarla, hasta edenlerle karşılaşırız, güzelliğe dahi baksak bir çirkinlik bir görüntü kirliliği mutlaka o karenin içindedir.

Tarlaya ektim soğan tarlayı yaktım boydan boyan. Tarla zaten beş karış, akıl bi karış tepede, öyle gelmiş böyle gidiyor işte.

Tarladan aldığımız üründe sadece suyun gübrenin ilacın desteği yoktur. Toprakta yaşayan canlıların da katkısı vardır. Her ne kadar anız yakmak yasak dense de hamamda türkü çığırmaya benziyor kulağa hoş geliyor. Yak kardeşim yak, kara toprak kapkara olsun. O görmediğimiz bilmediğimiz canlılar da yanıp gidiyor. Ayrıca rüzgara kapılan bu alevler ile köyünü evini dahi yakıyor. Bunu akıl noksanı olan hastalar yapıyor. Cezası yok seneye görüşürüz.

Model model araçlar. Rekabet içindeler 1,5 milyon/yılı geçme sevdasındalar. Arabası dört teker Beyoğluna kum çeker modunda gidiyorlar. Artık öyle ki, bi kol camdan dışarda da hava değil, bi kolda sanrufta. Araba şoförsüz de gidiyor. Ama arabadaki aynı tas aynı tastamam. Arabası kirlenmesin, kül tablası dolmasın koku yapar deyip sigara izmaritini camdan atıyor hem de iki parmakla izmariti tutup  üçüncüyle itecek şekil yapıpta.

Arabada içki içmek marifet şişeyi camdan atıp dik getirmek maharet.

Olası alevlerin ormana tarlaya sağa sola sıçrayarak yangınlara sebep olması. Hastalık. Psikiyatrik bozukluk.

Manisa sınırında şimdiki Celal Bayar Hastanesine yakın yerde kendi yaptığımız evimizin ön tarafı, o zamanlar boş ve genişçe bir alan, o alanda sabah yürüyüşü yapıyorum. Alanın orta yerinde ahşap, telefon direği var. Bir Pazartesi sabahı  direğin dibinden çok ince bir duman çıktığını gördüm, gidip baktım. Pazar pikniğinde mangalını ahşap direğin dibine boşaltmış, mangal ateşi sönmemiş, kömür közleri ahşap direği için için yakmaya devam ediyor. Bu gördüğüm akıl hastalığından başka birşey değildi. Daha sonra buraya Celal Bayar Hastanesi yapıldı.

Hamama gider kurna beğenmez, düğüne gider zurna beğenmez. Hamamlar kapandı kurnalar beğense de beğenmese de akmaz oldu. Ama, düğünlerde belinden silahı çıkarıp elinden kaleşi yukarı kaldırıp zurnayıcı beğensin beğenmesin farketmez havaya ateş edenler çoğaldı. “Hey yavrum hey 14’lü baba yadigârı, bi de tutukluk yapsaya.” “Bizim Cafer bu.” Yiğit namıyla yürür. Suçu yaptırımı da yok. Aksine haber değeri var!

Bazısı heyecan ve önceliği kaptırmamak için Red Kit misali daha belinden çıkarırken ateşlediği silahla karşısındaki yakınını akrabasını oğlunu kızını damadı gelini vuruyor eğer havaya kaldırıp da ateşlediyse yorgun kurşun birilerinin beynine girip sakat bırakıyor veya oracıkta kim vurduya gidiyor.

Bu bi başka hastalık. Gösteriş, hipomani hastalığıymış.

     Parkta otururken, yolda giderken adım başı, yola çöp at hastalığı, arabadan at balkondan at, yürürken at, dururken at, at babam at. Hiçbir şey yapamasa yani yanında çöp olacak birşey yoksa tükürme sümkürme hastalığı. Üşütmüş!

    Tabii bu hastalıkların sebebi; yasama, yürütme, yargı. Başlıca sebebi, eğitim, ekonomi, görgü.

     Bu genel hastalığın adı belki tıp dilinde organ yetmezliği olarak tanımlanabilir. Ama halk dilinde tepeden tırnağa hastayız.