İki Rus turist grubu halat çekme yarışında;

 her iki taraf kendilerini yırtarcasına toprağa gömülürcesine asılıyor karşı taraf direniyor her iki grup tarla süren onaltılı pulluk gibi toprağı kazıyordu. Ortada hakem, çizgiye bakıyor ağzında düdüğü yutacak kadar heyecanlı hem kazıcı yarışçıları hem çizgiyi

 takip ediyor bir oraya bir buraya bakarak saat sarkacı gibi olmuş başıyla, ağzındaki düdükle guguklu saate benzemişti.

İçlerinde

 en iri olanlar Kaz Dağlarının inişli çıkışlı vadili tepeli görüntüsünü andıran pazulu kollarındaki kasları olanca şekliyle şişirip sergilerken Arnold Schwarzenegger (bakarak yazdım) gibi olanı ile diğer gruptaki güneş yanığı vücudu ile Dwayne Johnson çakması

 olanı halatı asılmaktan ziyade işin kasılıp kasılıp gevşeyip bir de baklavaları çıkarma havasındalarken herkesin gözleri onlara takılmış, aralarında Moulin Rouge kızlarını andıran uzun bacaklı kızlara bakan bile yoktu. Nihayet yarışmanın başından beri direnen

 halatı çekmeye bir türlü fırsat bulamayan grup büyük bir ağacın dikimi gibi önce toprağa yatmış gibi dururlarken topraktan doğrulmaya dikilmeye ve sonrada sürüklenmeye başladılar hakem her iki kolunu kaldırmış düdüğü üflemek için düğün zurnacısı gibi şişirmiş

 yanaklarının yanından kolları inerken düdük tiz sesiyle kulakları tırmalar derecesinde öttü. Penaltı veren taraflı hakem edasında öten düdük kazanan tarafın taraftarlarını havaya kaldırmaya yetti. Bütün kumsal ayaktaydı. Taraftarlarının sarılmalarını kucağa

 omza almalarını bekleyemeyen kazanan takımın oyuncuları denize uçarcasına insanları yararak koşmaya başladılar. Zaten hiç kimsenin omuza almayı göze alamadığı bu çam yarması azmanları bırakmışlar revü sahnesine koşuşturan sarhoşlar gibi kadınlara koşuyorlardı.

 Ama bir koltuğa iki karpuz sığdıramayan azmanlar kaptıkları takım arkadaşları kızlarla turkuaz mavisi denize koşarken kumsaldan çıkardıkları kumları ayaklarının altından bilhassa, kuma saplanmış plaj arabaları beach car’lar gibi atıyorlardı.

15

 dakika sonra bir başka yarışma daha vardı. Saksağan gibi zıplayan, kanguru gibi hoplayan yarışmacıların ısınma hareketlerine bakılırsa çuval yarışı başlayacaktı. Halat hakemi heyecandan kalbi tutmuş yatıştırmaya kolonya ile başını oğmaya, “açılın açılın hava

 alsın” bağırtı ve telaşıyla koşuşuyorlardı. Yeni bir hakem tayin eden çuvalcıların yarışmacılarını çuvallamadan önce teşvik için tempo ile zıplatmaya, tempolu alkış ile hoplatmaya…….

İşte

 bizdeki turizm. Gündüz turkuaz mavisi denizin sapsarı kumsalında gece onca paralar ile mahvedilmiş neredeyse denize girecek kadar uzamış planlamasıyla karaya saplanmış Titanik Gemisi benzeri, Rusya’nın kremlininin parlayan kubbeleri, Topkapı Sarayı, harem

 dairesi ve osmanlı hamamı ile birlikte abuk mimarisi sabuk hizmetiyle, yıldızı yediye çıkarmak gayretiyle yapılan heyula binaların anfi tiyatrolarında animasyon denilen atraksiyonlarla eğlendirmeye çalışıyorlar. Memleketlerinde bir bardak suyu Üç yüroya (20

 TL) içtiğimiz su dolu balonları koca göbekleri arasına sıkıştırarak  patlatmaya çalışan turistlere hizmette kusur etmeme cambazlıkları yapıyoruz…Yine kolaycılık yine günü kurtarma.

Alternatif

 turizm arayışını bir kenara bırakıp gözümüz hala ay beyaz deniz mavi takıntısında. Uçak+servis aracı+otel, otel-servis aracı-uçak, üçgenindeyiz.

Dünya

 Tarihi’nin, binlerce yıllık çeşitli medeniyetlerin kültürlerinin, insanlık tarihinin, beşiği Anadolu duruyorken...