Bir ülkenin geleceği aslında hepimizin ellerinde şekillenir.

Çocukların hayalleriyle, gençlerin umutlarıyla, yetişkinlerin fedakarlıklarıyla… Ama eğer eğitimden çalınırsa, aslında hepimizin yarınından çalınıyor demektir.

Eğitim bir ülkenin kalbidir. Kalbi atmayan bir beden nasıl yaşayamazsa, eğitimsiz bir toplum da ilerleyemez. Bugün okullarda eksik kalan her şey, yarının kaybolan fırsatlarına dönüşüyor. Bir çocuğun parlayan gözleri, anlamadığı bir derste kararıyorsa, aslında bir ülkenin geleceği kararıyor.

Biz ne yapıyoruz peki? Çocukları koca bir sınav maratonuna sokuyoruz, yaratıcılıklarını yok sayıyoruz, onları ezberleyecekleri birkaç bilgiyle baş başa bırakıyoruz. Öğretmenleri değersizleştiriyoruz, okulları birer umut yuvası olmaktan çıkarıyoruz. Sonra dönüp, “Neden bu kadar umutsuzsunuz?” diye soruyoruz.

Eğitim dediğin sadece bir diploma değil, bir insanın dünyayı algılama biçimi. Bilimi, sanatı, düşünmeyi, sorgulamayı, paylaşmayı öğrenmek… Eğer bunları çocuklara veremezsek, elimizde sadece günü kurtaran ama yarınını kaybetmiş bir toplum kalır.

Bugün eğitime yapılan her yatırım, aslında geleceğimize bir nefes. Ama eğitimi ikinci plana atmak, en büyük hırsızlık. Çünkü çalınan sadece bugünkü ders saatleri değil; gençlerin hayalleri, toplumun umudu ve hepimizin daha iyi bir yaşam hayali.

Bize düşen, geleceği çalmalarına izin vermemek. Her çocuk eşit şartlarda, nitelikli bir eğitim alabilmeli. Onların hayalleri bizim en büyük servetimiz, unutmayalım. Unutmayın, geleceği çalınmış bir toplum yarına ulaşamaz!