Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarla her telden sohbet ederken, laf döndü dolaştı, şöyle bir geçmişe gittik, çocukluk günlerimize yol aldık; Astroloji eğitiminin bana kattığı iki güzel dost, Bahar ve adaşım Zerrin'le. Bahar Samsun'da, Zerrin ise Ankara'da ama şu an iş için Moğolistan'da bulunuyor. Sohbetimiz de, izin tatili için Ankara'ya gelen ve izin süresi biten Zerrin'in tekrar Moğolistan'a dönüyor olması, "Eksi 46 dereceye gidiyorum. Orada canım inanılmaz derecede ekmeği zeytinyağına batırıp ya da tereyağ sürüp yemek gibi bir istek duyuyorum" demesi üzerine gelişti. Ben de dedim ki, "Soğuk havaların kızarmış ekmekle bir ilgisi var. Çocukluğumuzda sadece ısınmak amaçlı kullanılmayan, birçok yönden değerlendirilen sobanın üzerinde kızaran ekmeğin özellikle. Şu anda makinelerde kızartılan ekmeğin kokusu bizi o günlere götürüyor. Tutuşan odun ve kömürün sesini, sobanın yaydığı o sıcaklığı özlüyorum"
Evet sohbet böyle oldu ama sonrasında bana çok şeyi de düşündürdü, özellikle gençleri, çocukları, davranışlarını. Herşey daha sade ama bir o kadar keyifliydi. Küçükten büyüğe herkes daha samimiydi. Saygı, sevgi, çekinme, utanma her türlü ar duygusu vardı. Şimdiki kadar kötülük, düşüncesizlik, saygısızlık yoktu.
En yakın örnek, bir gencin ara tatil karnesini sınıfta öğretmeninin ve arkadaşlarının gözünün önünde yırtması, öğretmenin buna müdahale edememesi. Bu nasıl bir saygısızlık, şımarıklık ve terbiyesizlik. Ben burada en başta o çocuğu yetiştiren büyükleri, durumu bu hale getiren sistemi yaratanları ve sonra çocuğu sorgular, ayıplarım. Evde bir terbiye verilmeyen o çocuğa, okul nasıl bir terbiye verecek ki?
"Bu nedir ki, daha neler neler yapanları var?" diyenleriniz olabilir. "Çocuktur ne yapsa yeridir" diyebilirsiniz zaman zaman ama, bu bence "Adı üstünde çocuk" diyerek bakılacak bir durum değil. Çocuk ne kadar isyankar, laf dinlemeyen de olsa ona öğretmek, anlatmak için bir mücadele vermek gerekiyor. "Amann huyu böyle" diyerek geçiştirmek, görmezlikten gelmek, o davranışların önüne geçmemek işi çok farklı boyutlara taşıyor. Hiçbir şey yapmayıp sonrasında da, "Nesil çok değişti, bu gençlik nereye gidiyor" diye sorgulayarak işin kolayına kaçılıyor.
Kusura bakmayın ama elbirliğiyle hepimiz yarattık bu nesli, "Özgür olsunlar, kendi ayaklarının üstünde dursunlar, çocuklarımızla arkadaş olalım" diyerek, onları pamuklara sarıp sarmalayarak. Evde ayaklarına kadar su götürerek, okulda yere attığı kendi çöpünü almasını söyleyen öğretmene gidip 'Sen benim çocuğuma çöp toplatamazsın" diye hesap sorarak, kendi çocuğumuzun yanlışını görmezlikten gelip başkalarını suçlu yapmanın kolayına kaçarak. "Benim çocuğum yapmaz" söylemiyle çok iyi yetiştirmiş gibi kendimize toz kondurmayarak, "Devir artık çok değişti" söylemini işimize geldiği gibi kullanarak. Evde yapılan yanlışın üzerine okulda yapılan yanlış, okulda yapılan yanlışın üzerine sokakta yapılan yanlışlar eklene eklene geldik bugüne. Evde anne babanın söz söylemediği çocuğa ne anneanne babaanne dede birşey diyebildi, ne okuldaki öğretmen idareci ne de konu komşu. Diyenler çıktı belki ama onlara da 'Sen ne karışırsın, sen laf söyleyemezsin' diye anne baba çıkışlarla güya çocuğunu korudu ya da çocuk pabuç kadar diliyle saygısızca karşılık verdi. Çocuğun yanlışını görmektense etrafa had bildirilerek işin kolayına kaçıldı ve "Nesil nereye gidiyor" sorgulamalarının yapıldığı bugünlere gelindi.
Kusura bakmayın ama, çocuklarımızın seçimi değildi bu. Onlarla birlikte elbirliğiyle biz bugünlere geldik. Ailenin çocuğunu yetiştirmesinde güya modern olacağım tutumu, eğitim ve öğretimden sorumlu en baştaki yetkililerin sistemi değiştireyim derken çocukla birebir muhatap olan idareci ve öğretmenin elini kolunu bağlaması, TV ekranlarında özenti konusu olan birçok seviyesiz diziler, reyting kaygısıyla yapılan tartışmalı saçma programlar ve teknoloji nimeti internetin her türlü olumsuz kullanımına göz yumulması, başlıca nedenleri.
İşin en kolayına kaçarak "Gençlik nereye gidiyor?" diyeceğimize, "Biz nerede yanlış yaptık? Nasıl düzeltebiliriz" sorgulamasının yapılmasının zamanı geldi de geçiyor, hatta geçti bile. Hep şikayet ettiğimiz bu neslin, belki de soba üzerinde kızarmış ekmek kokusunu, üzerine salça sürülmüş bir dilim ekmeğin tadının güzelliğinin nasıl olduğunu hissettirecek, onlara yol gösterecek büyüklerine ihtiyaçları vardır.
Hayat, iyi ya da kötü tecrübelerden ders çıkarmaksa eğer, "Bu nesil nereye gidiyor?" sorununu çözmenin şimdi tam da zamanı. Sevgiyle.