Manisa, tarihinin ilk yıllarında Spil Dağı’nın yamaçlarına kurulmuş. Tarih evrelerine uygun olarak büyüyüp geliştikçe Spil Dağı’nın eteklerinden aşağıya kuzeye doğru yerleşmesi genişlerken dağın eteğine paralel giden caddeleri basamak olarak kullanmıştır.
Önce Bizanslıları sınırlayan ve Bizans Kalesi’nin dışına çıkıldığında Mevlana’ya giden yol ve altı, Saruhan Beyliği zamanında Ulutepe yolu ve altı, beylikler döneminden Osmanlı’nın ilk yıllarında İzmir Caddesi ve altı yerleşime açılmıştır. Tarihi yapılar ile sosyal alanlar ticaret merkezleri hanlar hamamlar bu bölgelere kademe kademe inmiştir.
Uzun bir zaman sonra Doğu Caddesi ile dağdan aşağıya doğru kayış sınırlanmıştır. O yıllardan yani 1960’dan sonra araç trafiğinin artması, şehirler arası ulaşımın gelişmesi ile çevre yolu niteliğinde yapılan yola İzmir-Bursa Sür’at Yolu adı verilmiştir. Adı sür’at yolu olunca şehirlerarası ulaşım daha hızlı olacakmış hissi uyandırıyor gibiydi.
1960 yılında başlayan sanayileşme hareketi Manisa’mızın Organize Sanayi Bölgesi’nin yapılmaya başlaması ile paralel hatta öncelikli yapılamayan Manisa imarı, plansız bir şekilde yerleşim ihtiyacını artan gecekondu yerleşimleri ile karşılamaya çalıştı.
Güney’de Spil Dağı, Batı’da OSB ile sınırlanan Manisa, Doğu tarafının boşluğuna gecekondular ile yayıldı. Doğu tarafındaki bu gecekondu mahallelerinin ilerleyişi yürüyüş mesafesini aşınca durdu. Ancak OSB ve Küçük Sanayi Sitesi ile gelişmeye devam eden sanayi alanları yapılaşmaya geçit vermeyince gecekondu yerleşimi güneye, ovaya doğru yöneldi. İzmir-Bursa Sür’at yolunu atlayarak yolun alt tarafına Horozköy’ü de içine alacak şekilde büyümeye başladı.
Ancak aşılması gereken bir yol daha vardı devlet demiryolları (TCDD) o zamanlarda önemli değildi demiryolunu aşmak, iki adımda geçiliyordu.
Bu gelişmeye önce İmar İskan Bakanlığı, Karayolları, daha sonra neredeyse rayların üstüne ev yapacak kadar cesaret bulan gecekondulara Demiryolları ve neticede Ulaşım Bakanlığı sessiz kalıyordu. Bölük pörçük revize planlar ile imar yapılıyor, gecekondu mahallelerine imar affı getiriliyor, tapu dağıtılıyor, seçimler kazanılıyor, Manisa kaybediyordu.
1989’da adına imar planı dediğimiz plan ile bugüne kadar yapılmış plansız, çarpık büyüyen şehirleşmenin yanında ekonomi, eğitim, sosyal hayata, herşeye, kısaca çoktan kaçırılmış trene el sallıyorduk.
Adına sıçrama rampası mı, son basamak mı diyeceğimiz sür’at yolunda araç kazaları peşi sıra gelirken, iki adımda geçeriz denilen demiryolunda da tren kazaları meydana geliyordu. Çoğu ölümlü olan bu kazalarda bir kaç günlük acı haberden sonra unutuluyor, insan ömrü hiçe sayılıyordu.
Demiryolları, demir korkuluklar ile, bariyersiz hemzemin geçidler ile tedbir almaya çalışırken, zamanın belediyesi sür’at yolunun adını Mimarsinan Bulvarı olarak değiştirirken, daha sonra refüje yapılan demir bariyerler ile kontrolsüz geçişler önlenmeye çalışılırken, Emniyet, Trafik Müdürlüğü zaman zaman radar uygulaması ile eski adı gibi hala süratle seyreden araçları yavaşlatmaya çalışırken, hem demir yolunda hem Mimarsinan Bulvarı’nda her iki yolda hala kazalar olmaya devam ediyor, insanlar ölüyor.
Benim de sıkça kullandığım bir yol olan bu Mimarsinan Bulvarı’nda araçlar öyle hızla seyrediyor ki arkamdan biri ha vurdu ha vuracak diye direksiyona yapışmış ve kasılmış vaziyette tedirgin gidiyorum. Yakın zamanda olamaz denilen kazalardan birinde; bir araç kaldırıma
çıktı ana kıza çarparak her ikisini de rahmete kavuşturdu kendisinin de arka dingili iki tekeriyle beraber aracın altından fırladı. Bu ne sürat. Ayrıca bisikletli bir üniversite talebesine otobüs çarparak onun da genç yaşta dünyasını değiştirdi.
Şehirler arası yollarda iskân alanlarına, meskûn alanlara yaklaşırken karayolları trafik levhaları üzerinde 50 yazıyor. Bizim bahsi geçen yolda iskânın göbeğinden giderken ve trafiğin yoğunluğunda seyrederken trafik levhalarında 80 yazıyor.
Ya 50 yanlış, ya da 80. Bana göre her ikiside yanlış. Doğru olan kazaların önlenmesi için isabetli, istikrarlı kararlar almak, uygulamak.