Derler ya zıt kutuplar birbirini çeker. Çok doğru aslında. Baktığımızda siyah beyazla, gece gündüzle, iyilik kötülükle, karanlık aydınlıkla, cesur korkakla, hayal gerçekle, eksik fazlayla, acı tatlıyla, hızlı yavaşla, genç yaşlıyla, kadın erkekle birbirini tamamlamıyor mu? Daha da sıralayabiliriz birbirine zıt olan ama bir o kadar da birbirinden ayrı olamayanları.
Siyah rengi beyazla tamamlamaz mıyız?
Gündüzün o telaşı, yorgunluğu bittiğinde gecede dinlenmez miyiz?
Yapılan iyiliğin birçok kötülüğü yok ettiğini görmez miyiz?
Karanlıkta kaybolurken bir küçücük ışığın aydınlattığı yerde kendimizi bulmaz mıyız?
Bir şeyden korktuğumuzda cesaretimizin farkına varmaz mıyız?
Hayal kurarak elbet bir gün gerçeğe kavuşmaz mıyız?
Eksik olanı tamamlamak için fazlasıyla uğraşmaz mıyız?
Acıyı deneyimlediğimizde tatlandırcak olanı aramaz mıyız?
Hayatta hızla bir viraj dönerken dengeyi sağlamak için yavaşlamaz mıyız?
Gençlikte yaşananları hatırlayıp yaşlılığımızda mutlu olmaz mıyız?
Ve en önemlisi, erkek ve kadın olarak her yönden birbirimize zıt değil miyiz? Görünüş, düşünce, davranış daha birçok özellik bakımından çok zıtız. Ama bir o kadar da birbirini tamamlayan, bir araya geldiğinde her şeyin tam olduğu, bir parçanın diğer parçasını aradığı ayrılmaz ikili. Adem'le Havva'dan beri, birbirleri olmadan yapamayan. Seven de sevilen de, acı çeken de çektiren de, güzel ya da çirkin hiç umursamadan bir kalbin diğer kalbi tamamladığı, kızsalar da kavga etseler de birbirlerinden vazgeçmeyen biri aşk diğeri aşık, biri sevda diğeri sevdalı.
Ne güzel bir şey aslında, farklı olanın, ayrı olanın birbirine uyum sağlaması, birbirleriyle ilgili farklı bakış açıları kazandırmaları, farklılıklarıyla hayatı zenginleştirmeleri. Zıt kutupların bir mıknatıs gibi birbirini çekmesi hayattaki uyumun bir parçası aslında.
Hayata katkı sağlayan tüm zıtlıkların hayatımıza artıları olması dileğiyle, sevgiyle kalın.