Sevgili okurlarım, bugün size hayatın gerçeklerinden biri olan bir şeyden bahsedeceğim: Torpil.
Evet, hepimizin bildiği, bazen utandığımız, bazen de ‘çok da önemli değil’ dediğimiz o meşhur torpilden. Çünkü kabul edelim ki, bir şekilde hayatımızın bir köşesinde bu kelimeyle karşılaştık. Kimimiz istemeden, kimimiz ise belki de bir adım öne geçebilmek için biraz daha fazla çaba harcayarak.
Torpili aslında basitçe anlatayım sizlere… Hak etmediğimiz bir şeyi birilerine yakınlığımız sayesinde elde etmeye çalışmamızdır. Yani birileriyle ‘bağlantı’nın olmasıdır. Kimisi bunun farkına varır, kimisi de bu gerçeği görmezden gelerek hayatına devam eder. Ama işin gerçeği şu ki torpil bazen hayatımızın bir parçası olabiliyor.
Bazıları İş başvurusu için ‘tanıdık’ birini devreye sokar bazısı da okulda daha rahat bir yer edinebilmek için ‘bağlantı’ dediği şeye güvenir. Hepimiz en az bir kere “Acaba bu fırsat bana gelir mi?” diye düşündük ve belki de o fırsat ‘tanıdık’ faktörü sayesinde kapımıza kadar geldi. Biz bunu doğal karşılarız, ‘böyle olması normal’ diye düşünürüz. Çünkü ne yazık ki sistem hep bunu öğretti.
**
İşin garibi şu ki, torpil sadece bir iş bulmada ya da bir okulda başarılı olmakta karşımıza çıkmaz. Artık hayatın her alanında torpil görebilirsiniz. Bir tanıdık, bir yakın, bir dost, bir bağlantı insanı öyle bir yere getirebilir ki, sırf bu ‘ilişki’ yüzünden hak etmediğimiz fırsatları bile kazanmış olabiliriz.
Bu belki de hepimizin zaman zaman yaşadığı bir durum. Hak ettiğimiz bir şeyi alamadığımızda, ‘Eyvah, o da torpille aldı’ diyerek içten içe üzülürüz. Ama o anda bir diğer ses bize şöyle fısıldar: “Torpilim olsa, bunu ben de yapardım…”
Ama bir de şu var: Hepimiz bazen bir ‘torpil’ arayışına giriyoruz. Hem de en masum şekilde. Bazen de torpili olanların başarılarını gördüğümüzde, “Ben de orada olabilirdim…” diye iç geçiriyoruz. Bu duyguları yargılamak kolay değil. Çünkü bir şekilde biz de bu düzene alışmışız. Zaten herkesin birbirini kayırdığı bir dünyada “Ben de oradan pay alır mıyım?” diye düşünmemek imkansız. Ama aslında tam da bu yüzden, hepimizin bu durumu sorgulaması gerek.
**
Baktığımızda torpilin olduğu bir yerde her şey kaybolur: Güven, adalet, liyakat, hakkaniyet. Kimse hak ettiğini alamaz. Çünkü başarı artık doğru yerden değil, doğru kişilerden geçiyor. İstediğiniz kadar, “Hak ettiğimi alırım” deyin, bir yerden sonra o da yeterli olmuyor.
Unutmayın! Hakkın yerini bulmadığı bir sistemde yaşamak insanların sadece bu düzene ayak uydurmasına yol açar. Torpil, başkalarının hakkını çalmaktan başka bir şey değil. Bu yüzden bir noktada en iyi çözümün hakkaniyet olduğunu kabul etmek gerekir. Torpilin olmadığı, herkesin kendi ‘emeği’ ile ayakta durduğu bir dünya hepimizin hayali olmalı.
O yüzden şapkanızı önünü koyun ve düşünün… Bir gün bu düzene dur diyebilir miyiz? Herkesin hak ettiğini aldığı, kimsenin başkasının hakkını çalmadığı bir sistem inşa edilebilir mi?
Hadi, dürüst olalım. Hepimiz bu düzenin parçasıyız. Ama bu yukarıda yazdığım şeylere evet diyorsanız torpilin bir kenara bırakıldığı bir düzen olmalı artık! Belki de hep birlikte bu sistemi değiştirebiliriz…