Toplumun ve ailenin temel direği olan yaşlılarımız geçmişten günümüze köprü kuran, kültürü ve değerleri geleceğe taşıyan değerlerimiz olarak toplumda hak ettikleri saygınlığı kazanmaları geleceğimiz adına çok önemli olup, kazanmış oldukları bilgi birikimleri, her zaman yararlanmamız gereken, günümüze ve geleceğe ışık tutan önemli değerimizdir. 1 Ekim Dünya Yaşlılar Gününde tüm yaşlılarımızın sosyal ve kültürel hayata daha çok katılmalarını hayattan zevk alarak yaş almalarını umut ediyorum. Çünkü ruhun yaşı yok.
********************************************
Sosyal medyada gördüğüm 70'li yaşlarda çifte bayıldım.
Yaşlarına bakmadan sarılmışlar birbirlerine sevgililer gibi
Ruhun yaşı yok. Aşkı monotonlaştırmamak, sonsuz kılmak için; 'Hep sevgili kalabilmek'' önemli. Hayatın inişine çıkışına, umutların yitmesine bakmadan sarılın birbirinize HEP SEVGİLİ KALABİLMEK aşkı sonsuz kılar.
Lous Andreas Salome, Avrupa'nın ilk kadın aydınlarından. Zürih üniversitesinin ilk kız öğrencilerinden. Annesi Alman, babası Rus. Zekası ve yeteneklerinin dışında çok güzel bir kadın. Yaşadığı dönemde tüm sanat ve bilim çevrelerinin odağı olmuş.
Hatta tarihe damga vuran birkaç önemli yazarın kitaplarının ilham perisidir, yazılma nedenidir. Rilke'den, Freud'a, Ree'den
Nietzsche'ye kadar zeki ve sıra dışı adamların kalplerinin anahtarını tutmuş elinde yıllarca.
Rilke'nin Salome'ye ithaf ettiği, orijinal adı Das Stundenbuch' olan Dua Saatleri' adlı kitabı okuyorum. Okurken de Salome'nin hayatını inceliyorum bir yandan. Hayatı boyunca seçtiği erkeklerle garip bir üçgen ilişkisi kurması, aşkın sırrını çözdüğünü düşünmesinden mi kaynaklanıyor acaba…
Mesela Nietzsche; 1882'de Salome ile tanışıp yakınlaşan Paul Ree, duygularından arkadaşı Nietzsche'ye bahsetmeye başlar.
Bir süre sonra onları tanıştırır. İşte o tanışmada olur her şey. Arkadaşına bu kadar kuvvetli duygular yaşattıran Salome'ye karşı hayranlık duymaya başlar Nietzsche. Zamanla birlikte geçirdikleri tüm o zamanlarda farkına varmadan Salome'ye âşık olmuştur. Üçünün birlikte gittikleri Roma seyahati ise son nokta olur. Nietzsche orada Salome'ye açılır. Bu aşk, iki yazarı karşı karşıya getirir belki ama dünyaya çok önemli eserler bırakmasına neden olur.
Eğer ona yasak olmasaydı Nietzsche'nin duyguları o kadar kuvvetli olup uğruna kitaplar yazar mıydı? En yakın arkadaşı Paul Ree'nin aşkı olmasaydı yinede böyle severmiydi onu?
Yasaklar mı cazip hale gelir yoksa engel olmayınca duygular çabuk mu yitip gidiyor Dua Saatleri'ni okurken bunları düşündüm.
Ve anladım ki; İnsan sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını ise önemser, gözünde büyütür çok farklı sıfatlara sokar ne yazık ki
İşte bu nedenle evlilikte ve ilişkilerde 'HEP SEVGİLİ KALABİLMEK'' aşkı ölümsüz kılan sihirli söz bence. Hele yıllar geçtikçe hayat arkadaşlığı en önemlisi. Yıllar geçip yaş almaya başladıkça hastalıklar yorgunluklar oldukça en sevgiliyle birlikte nefes alabilmek onunla omuz olmak hep sevgili kalabilmek hayata tutunma nedeni .
Tüm hediyeler boş bu sözün yanında.
Yıllar geçse de yüreğimiz hep sevgi dolu, biz hep sevgili kalalım.