Boyundan omuza geçirilmiş deriden yapılma askılık, askılığın taşıdığı kalınca mukavva, içerisinde gazete tomarı.
—Yazıyorrrr yazıyorrr.
—Yeni havadisleri yazıyorrr.
Akşam, Tercüman, Hürriyet, Cumhuriyet, Milliyet… gibi gazeteler tomarın içerisinde hangi gazete isteniyor ise tomardan şaşırmadan çekiliyor ters yöne boyundan asılmış çantaya paralar konuluyordu.
İzmir’de gazete basılmazdan önce gazetelerin birçoğu İstanbul’da Cağaloğlu’nda basılır gece basımı biten gazeteler kamyonlara yüklenir sabahın erken saatlerinde Manisa’ya İzmir’e gelirdi. Olan biten, İstanbul haberleri idi. Başkent haberleri de bu gazetelerde yer alırdı.
Gazete dağıtım (GAMEDA) kamyonu yolda bastırır; mola vermez hatta İstanbul akademi dönüşü gece yarısı bizim otobüsümüzü tek şeritli yolda silme geçer, Susurluk virajlarını iki teker havada döner ve rampalarını keçi gibi tırmanır, gazeteleri sabah ezanından önce gün ağarmadan yerlerine yetiştirirdi. Gazete bayileri bağlı gazeteleri çözer tezgâha istifler seyyar satıcılar bayilerden alır sokaklara dökülürlerdi.
— Yazıyorrrr…
Dün olmuş olaylar bugün okunurdu.
Teknoloji gelişti sızma haberler anında yayınlanmaya başladı basılamayan internetten, dedikodular feysten tivitten, ancak bir haber var, Mık. Yerel yöneticilerden, tahsis yapacak yöneticilere kadar mık. Soruyorsunuz, gülücük atıyorlar. Meraklanıyorsunuz, öpücük veriyorlar.
Hal böyle iken söylenti ağızdan kulağa duyulsa da sevinen çok kimse var. Sevinenleri görünce; Osmangazi Orhangazi köprüleriyle, İstanbul otobanlarına, Yeni İstanbul Havalimanına sevinenler gibiydiler. Köprüden geçtin mi? Geçmedim. Otobandan gittin mi? Gitmedim. Yeni Havaalanından uçtun mu? Hayatımda uçağa binmedim.
Peki bu geldi gelecek diye söylentisi olan, Ayet gibi bükülüp kıvırıp saklanan bu haberin gizliliğine akıl erdiremediğim gibi sevinenlere de hafsalam almıyor.
Evimize vükelâdan misafir olmak isterler. Ev baştan aşağı temizlenir yıllardır yapılmamış bir temizliktir bu. Yemekler yapılır bugüne kadar hiç yapılmamış yemek çeşitleri, konu komşudan tarif alınır. Tulumbacıdan değil baklavacıdan tatlı. Mısır çarşısından hediye getirilmiş komşudan bi pişirimlik kahve alınır. Cami kapısının önü gibi olan apartman daire kapısının önü toparlanır. Daha önce bu evde her akşam mevlüt mü var diyen komşularımız bunlar tatile memlekete mi gitti havası gibi olur kapı önü.
Oysa gelecek olanlar bizi bizden hatta anamızdan daha iyi bilecek kadar öğrenirler tanırlar bizi. Ama olsun, misafirperlik bizde adettendir.
Bunca vaveyla. Sosyal medyada, Manisa’nın sosyo-ekonomik çehresinin olumlu yönde değişeceği (!) bilgileri sıkça duyulur.
Çok isterim. Ancak Manisa hazır mı? Değil. (İmar planımız bile yok) Evimizi temizledik bayramlıklarımızı giydik ama sokağımız mahallemiz semtimiz, kafalarımız? Zenbille gelmiyorlar ki. Paraşütle de inmiyorlar.
Elektrikli kırmızı güzellik abidesi toplu ulaşım araçları trafiğe çıkınca Manisa çağdaşlığa giden yolda ilk adımını atıyor dedim. Öyle ya, karbon salınımı dünyada konuşuluyor mazotlu araçlarını ülkelerine sokmamak için çareler arayan dünya ülkelerinin yanında; elektrikli toplu ulaşım aracı, bisiklet yolları, yeşil alanların artışı, bakımlı olması, yayaya öncelik, temizlik, (temiz tutmayı bilmesek de) katık atık bertaraf tesisi, atıksu arıtma tesisi, tıbbi atık tesisi, yedi yıldızlı otel konforunda Kent Hastanesi, pırıl pırıl Merkez Efendi Hastanesi, yanında Diş Hastanesi, üniversitesiyle, Celal Bayar Hastanesi., asbest içmesuyu borularının yenilenmesi, kavşaklar, boyalı yollar, ulaşım master planı, vatandaşın yanında belediye başkanı, esnafın içinde vali.
Ne kadar büyük güzellikler, yenilikler. Biz telefon görmedik, televizyon seyretmedik. Bilgisayarı bilmedik, kargadan başka kuş, tanımadık.
Manisa bunca güzelliğe kavuşmuş, tüm bunlar çağdaşlık değil de ne?
Hoppalaaaa...
Değişen yok.
Bu gizlenen saklanan neyse geldiğinde yine değişmeyeceksek, uçmadığımız havaalanına geçmediğimiz köprüye gitmediğimiz otobana sevindiğimiz gibi bu gelen misafire sevinmek niye?