Herkesin birbirine benzediği ve şekilciliğin arttığı, özgünlüğün yok olmaya yüz tuttuğu bir zamandayız. Ne yazık ki bu durum 7’den 70’e herkesi etkisi altına almış durumda. Düşüncelerimiz, kıyafetlerimiz, saçımız hatta hayat tarzlarımız bile tek tip olmaya başladı.

Küresel çağın iletişim araçları olan teknolojik araçlar ne yazık ki bu tek tipçiliği hayatımızın orta yerine yerleştirdi. Özellikle özgüveni olmayan bireylerin, kendisini kabul ettirmek için başka biriymiş gibi davranma çılgınlığı… Hayatın her alanında bir tek tipçilik furyası. Bu da en çok insan ilişkilerini ve değerlerimizi etkiliyor.

İnsanlar artık kendi üreteceği bir şeyin peşinden koşmak yerine, başkalarından gördükleri şeyleri kopyalayıp kendi yaşamlarına kurgulayarak kolay yolu tercih ediyor. Dış seslere kulak verip uyum sağlamaya çalışıyorlar. Bu şekilde kendi olmaktan çıktıklarının ne yazık ki farkında değillerç

Başkalarının düşüncelerini hiç sorgulamadan benimsemek, kölelik kavramının modern zamana uyarlanmış halidir bence. Bu esir olma hali, neyin iyi neyin kötü olduğunu kavrayamadığımız yaşlarda oluyor. Eğer bunlara tepki verirsek o mahalle baskısı denilen kavram birden beliriveriyor. Mahalle baskısı, bazen ailemizden bazen aldığımız eğitimimizden bile daha etkili hale geliyor. Bu yüzden her yerde, bizim gibi düşünen, standart bir insan profili arıyoruz.

Tek tipçilik hayatın her alanında görülüyor demiştim… Türkiye’de de en çok siyasette karşımıza çıkıyor. Kendi fikrimiz dışında kalanları, doğru işler yapmış olsalar bile çoğu zaman onları yok sayıyoruz. Bizim fikrimize ters ve onların düşüncelerini beğenmeyi aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz. Bunun da tek bir sebebi var, savunduğumuz kişiler bize nasıl düşünmemiz gerektiği konusunda bir çerçeve çiziyor. Bu çerçevenin dışına çıktığında yani sorguladığında, kötü ilan ediliyorsun. Sorgulamak olması gereken bir şey değil midir?

Bu yüzden gün geçtikçe tek tipleşiyoruz… Bizden sonraki kuşaklara sorgulayıcı ve eleştirel bir zihniyete sahip olmaları için çaba sarf etmeliyiz. Yoksa bu yanlış olan şeyleri bile kabul etmek, bizi bir birey olmaktan çıkaracak. Bir sürünün içinde koyun gibi yaşayacağız. Koyun gibi yaşamak istemiyorsak, buna dur dememiz lazım.